0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
767
Okunma
biziz güneşin kalbinden ışık çalan
dünyanın nabzını ölçen ve yaşatan
su kendi gölgesinde ıslanırken
ağaç kendi kabuğunu soyuyordu
maddesiz ve eşyasız salınırken semada
uçmak istercesine büyüyordu göz bebekleri
annesiz ve babasız olan biziz işte
yer çekimine tabi olmayan
yanardağların alevinde küllendiren ciğerlerimizi biziz
sarıp sarmalanmak isteyen
kendimize eğilip
damarlarımızdan öz suyumuzu içen biziz
nasıl bir berraklık kuşatıyor canımı
beyazlık gıcırdatıyor dişleri
öyle bir beyazlıkki iliklerin bile erir onda
bizi yine bize bağışlayan o kutsal görev biziz işte
alevi alevle söndüren
suyu suyla alevlendiren biziz
mekan zamanı doğuruyor
zaman mekanı
bir derviş güneşe salınmış bekliyor
kepaze bir gece var bekleyen bizi
yankılanmakta bir ses
’her yok oluş bir var oluştur’ diye
ne yok olmak ne de var
bize göre değil bu ikilem
biz acının çocukları
her dem özlemekteyiz sonsuz bir arafı
şimdi daha gün olmadan gece tüm varlığıyla üzerimize çullanıyor
o gecenin ayıbı diyerek bir fiskede vuran gecenin suratına biziz
ben kendimden çıkıp kendimi başkalarında aramalıyım
düş yetmiyor beni benden almaya
düşlediklerini görmek yetmiyor
uçurtmalar yetmiyor beni özgür kılmaya
toprağın bağrında açan bir gül yetmiyor
yetmiyor suyun berraklığı
kaldırımların sessiz çığlığı yetmiyor
ve yitiyor en sahici raconları gecenin
geriye kalan bir avuç sessiz beden, gölge ve ateş
koku
kadın
ve secde yetmiyor
ve işte açılıyor ruhum
açılıp şekilleniyor
şekil doğmamış bir cenine benziyor
sonsuzca rahmini arayan
gerçek hiç olmadığı kadar gerçek...
yetmiyor bana artık bir rapsodiyi yönetmek
ne nefes almak yetiyor artık
ne de aristokrat bir sessizlik
devşirme güzellik güzellikmidir?
ya da baştan çatlatılmış bir felsefe sorusu
cevabı olmayan
yolu baştan çıkmaz...
kendine sarkan
korkan
acılarla imlenen
ağır hayalleri kaldıramayıp
hayallerinin kanatlarıyla kanatlanan
biziz
biziz köklerini arayan...