1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1255
Okunma

Bir kadını izliyorum şimdi/
yarı açık unutulmuş kapıların çıplaklığında/
topuklarından..
gömleğine
ve saçının her bir teline asılıyor gözlerim ki
çözüp/yırtıp ve kırıp tokatlar bulurken kendimi/
silip tüm makyajlarını
ve gülüp/ağlayıp/dokunup unut/acağım
darbe yapmışçasına derinlerime..
boğulmak bu olsa gerek/suda..
kifayetsiz/görkemsiz sonuçların arifesinde/
yazılmamış çehrelerin atlasında..
sana çoğalarak/
azalarak sana..
sana/senler biriktirdim harf harf..
biliyorum/ukala bir sessizlik var soluğunda ki
derin dip notlarından artmış
arsız/astarsız kelimelerini tekrarlıyor iç/sel seslerin..
ya g-özlerin/
adresi belli olmayan sokaklar kadar ıssız ve tenha..
gündoğumlarına sus/lar biriktiriyor dudakların ki
bir şehir yaratmıyor değil mi bakışların..
biliyorum
balkonunda ölü papatya cesetleri
ve martıların günlük yaşama telaşları/
sana baharı getirir gibi
yürek gölgemi dayıyorum sınırlarına ki
unut/ma; sonucu asla belli olmayan
istilalar böyle başlar ki..
neyse/
neyse/
her neyse..
ve bil ki sevgili;
dağınık/
kırgın ve yorgun bakışlarımı onarmak mümkün değil
erken kalktığın rüyalarda ki
tabirede gerek yok üç vakte kadar..
loş bir mutfak/
karanlık bir salon/
ve aç kalmış kuşlar..
eteklerinden tutup bacaklarına sürtüyorum kedi gibi ki
bu olsa gerek
tırmanış/ağrı ve yüksekTEN ki
aklımı rüzgarın serinliğine bıraktığımdan zamanlarda
iknada olamıyorum bağışla/
tarifi imkansız kalabalıklar bul şimdi
ve çıkıp omuzlarıma/sarnıçsız
derinlerine atlarken sen..
kaya kadar sert sus bana/
en çok bana
doğmamış bebeklerinin katili olduğum için..
(...)