12
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1809
Okunma

( derin bir nefes alıp kapa hadi gözlerini.
hiç bir şey düşünmeden ama! ve sımsıkı
daha sıkı, daha, daha...
ne uykularınla oynayanlar olsun
ne idamlık hâinler geçsin ecelinden!
hatta küfret dilinin döndüğünce namertlere
gebersinler!..
ve gerçekten kapalı mı diye
elinle kontrol ettiğinde!
yok yok, gerek yok!
şimdi acabaların kundaklanmasına
canını alırca ellerinin ıslanmasına!
unutmuşsun işte sen de!..
tükenmiş her şey...
kahretsin! kaybettin değil mi iddiayı yine.
çünkü; hep bir eylem sonrasını sular ’’ağlamak’’
biliyorsun değil mi! hatırladın!
ama olsun!
ayıp örter günah savar...
hadi şimdi doğru mutfağa
içindekilerle kinlerini çarpıştırmaya
bol soğanlı bir salata iyi gelir, içini bastırmaya)
şimdi ’ne istiyorsun’ diye mi soruyorsunuz bana
faydasız istemler dağılırken halka halka
yetersizlik prangaları kavururken damarları
yanım yanım yanarken hâlâ dünya
sağır olmak mı sessizliktir!
bir dünyalı bir dünyalıyı severken bir dünya
hangi lisanla yanaşmalıydı, sönmemiş bir yangına!
hatırlayınız
bildiğiniz üzere
bildiğim tek bir ülke vardı tek bir deniz
kaç hedef/siz hece saldırdı,
dudaklarınızı dilinizden çözmeye
kaç şiir tekmeledi karasularınızı habersiz
sanırım unuttunuz
postu delinmiş göklerin
tek kapılı gökdeleniydi bendeniz
hani sonsuza dek yüreğinizi istila eden misafir!
hani o şaha kalkmış küheylanın ebedî nal izi
üzerimde kükrerdi saçlarınız hani
bir hergele vardı hani
fısıltılı cümlelere bile sayhalar yüklerdi
titretirdi, titrerdiniz hani
geceyi güne perçinleyen bir ay vardı
delice değil delirircesine severdi hani
yüreğinizle gurununuzu birbirine düşman ederdi
bir zamanlar!
hani ’cehennemin dibine kadar’ severdiniz
sanırım unuttunuz
umuttu hani bendeniz!
unuttunuz sanırım
terliydi bıyıkları henüz bulutların
daha gümbürdemeyi bile sökememişti gök
hatırlıyorum bir ışıktı
evet bir ışık...
ıslak ellerimden girip
yerinden alıp aklımı gövdeme çivileyen
o zamana dek bilmediğim görmediğim
bir şimşek, bir yıldırım
bir karmaşa, keşmekeş
zehirli bir zambak
zamanı kökünden söküp atan
bedenin ayakların yerdeyken uzaya ışınlayan
ki daha elleri bile değmeden çarpanlarına ayıran!
bitmedi işte tükenmedi hâlâ o sağlama
unuttunuz sanırım
en başından demiştim
basitlik, hafife almak
hatta ahmaklık!
size dokunmak, tutmak, sahip olmak, sağlama almak!
tâ o zamandan öğretmiştiniz
güneş çıplak avuca sığmaz!
şimdi, ne istiyorsun diye bana küfredemezsiniz!
unuttunuz sanırım
’bir umut’ değildiniz
unutulmazdınız
ben yuttumsa şimdi gür çığlıkları
ateş söndü demedim
arada hasrete mugayyir laflar ettimse de
ne zaman aman ettim
ben sadece ellerinizden tutma hakkımdan feragat ettim
yanarsa dibi gövdesi yansım dedim
dalına, çiçeğine, taze filizlerine değmesin istedim
unuttunuz sanırım
oysa ben dün gibi hatırlıyorum
yine ölmek eylemli bir gidişteydim
-belki hiç bilemediniz ama siz yorulmayın diye
bazen kendimi bile sizden çok sevdim-
ve üflüyordum ateşi sönsün diye
maviler daha goncaydı
günlerden pazartesi
dilim, yeşil bir yelpaze rolünde
’kıyamam’ demişti!
siz sır perdeleri aradıkça eski defterlerde
inancımı sorgulamanız acıttı en çok
bir de ’ikinci çoğul’ cümlelerle sulanışınız
unutmuş olamazsınız
siz böyle arzulamıştınız
ve bilirsiniz son duble devirir hep!
şimdi ne var diye de meraklanırsınız
ne var bana havale, son bir kuple
ama maalesef
bu cümle, şimdiki zamanda geçersiz akçe!
unuttunuz sanırım
’ben sizi değil, sizi sevmeyi sevmiştim!’
sizi Tanrı’ya değil
Tanrı’yı size emanet etmiştim!..
ToprağınSesi
5.0
100% (19)