2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1434
Okunma
Gitsen kış, gelsen temmuz olur
Sara geçirir bütün hasretler
Dikene katlanılanı bulunmadığından,
İlk celsede boşanmaya gider gül.
Sürülmüş bir barut güzergâhında
Çakılmış bir kibrit çöpü gibi
Kalemini kırıyorum hâkimin.
Teker teker idam sehpasına yürür,
Bütün alfabenin örgüt üyeleri
Kalsam biter, gidersem yok olur bir ivediye çalarım
Gece- sabahın 12’inde vurulur, en deliksiz uykumu uyurum.
Bir daha izleri olamaz ayaklarımın bundan böyle
Özgür olmuş köleler gibi, bir bir ayrılır bedenimden düşünce ve duygularım
Uzun bir ayrılıktan sonra annesine kavuşan çocuklar gibi sana koşarlar.
İşte kucaklarsan, onların ayak izleri olur, ağırlığımın yok
Sevsem delirir, sevmesem hırkamdan soğuk kesilirim,
Şimdi sevsem düne pişmanım, dün sevsem dün bana pişman
Dünyadan mutluluğa payımı sorsan,
Dünyaya pay edilmişliğimin hesabı tutulmaz.
Anladım ki
Vurulmaktır payımıza düşen, biraz da hüzün.
Vatana vurulur, dostlara vurulur,
Şiddetli bir yağmurdan çıkan bir solucanın kasılıp, gevşemesine vurulur…
Bir de sana vuruluruz, ondan sonrasına nakavtız hayattan.
Bir sabahın 2’(ndi)sinde verilir,
İki parmak uçları arası hediyesi merminin.
Ne selamı vardır, ne mahkemesi
Bir elveda için gelir, kendisi gelir sen gidersin.
Vurulmuşum!
Sensiz bir sayrılık olur yalnızlık.
Donup kalırım bir temmuz sıcaklığında
Bütün tümceler vuslat olur benliğimde.