5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1210
Okunma
Ölümle ruh arasında söylenen
o acı veren duygudur aşk.
Hep gecikir yaşanması gereken mutluluklar,
ve hep biryerde
pusudadır yalnızlık.
Ölüm ruha fısıldarken geldiğini
uzak kentlerden gelen ve gitmeyen
bir misafir gibi
bitkin bedene çullanır yalnızlık.
O, son şarkısını söylerken
aşk şeffaf elbisesini giyinip,
bitti adını alır sonunda...
Hep geçikir biryerlerde
yarım kalmış sevdalar
ve son düdüğünü çalarken tren
o,uzaklaşır yalnızlıkla kolkola
son istasyondan...
Ölümle ruh arasında duyulan son fısıltıdır aşk.
Gözler kapanır,
bedende alışmadık bir sıcaklık.
Trenin uğultusuna karışmış
hıçkırık sesleri.
Ölen vücuttan uzaklaşır görünür aşk...
Yüzde bilinen bir beyazlık,
dudaklarda ölüm morluğu,
akan sonbir gözyaşı
ve ardında biriken dağ gibi acılar.
Beden ölür ve ruhla birlikte
devam eder yoluna aşk
tüm acılara inat.
Ölen unutulur.
Aşka son yazılır.
Yalnızlık pusudan çıkar...
Tren gider
ve kalır arkada tüm söylenemeyen
üzeri toz tutmuş tarihi çoktan unutulmuş
anlamı yazan yürekte saklı,
karalanmış gözü yaşlı öksüz satırlar.