7
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
1438
Okunma
I
Uzak kıyılardan gelip
Gümüş kanala dolan
Ölümsüz hikâyelerin şarkısıydı nehirler
O kökler
Taş pişmiş toprak akçaağaçlar
Kapıları yoktu evlerin
Tabureli bir Kibele
Karadutları toplayan yalın ayaklı kadınlar vardı
Güneşin dansla yankısı
Nehirlere koşan
Bir ayin müjdesi
Ki eteklerinde renkleri taşırdı turnalar
Her açışta su kokar
Hışırtılı yapraklar uyanırdı
Balıkların gözünde mavi
Yansıması olmayan ayna kırılır
Milyarlarca kapıdan çıkma isteği
Var olma
Çoğalma
Suyun masumiyeti
II
Bütün bu zaman boyunca
Ürpertici org sesleri
Tanrıların arabaları geçti nehirlerin arasından
Kuşlar yığılı asma bahçelerinde
Ve öbek öbek tabutlar
Ben şimdi sarnıçların gözyaşları
Ölüme karışanları işitiyorum
Yağmur mırıltısı istiyor
Çorak toprak
Dalda ürkek ardıç kuşları
Çünkü nehirlere yol vardı eskiden
Şimdi yol var yeşili boğan
Kadınlar
Çocuklar var
Karadutların altındaki mezarlarda
Gel sedir ağaçlarına gidelim sevgilim
Utanırlar yarı ışıklarından
Ay dökülür
Soğuk karlı tepelere sessizce
Çatlak gözlerimin testisi
Bak
Göğsümün orta yerinde
Bir su damlası ağlar
Aysu
5.0
100% (21)