21
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
2426
Okunma

1
arar dururum
bağnaz hocaların çivilediği
dört dörtlük ellerim nerde?
bir tel görünmeyen başımın içinde
dönüp duran genç dürtüler
ağlamamak için dişlerimi sıkıyorum
nasır bağlasın sinirlerim
duvar yapıcılar, ustalar, ameleler
yetmiyor yüzümü peçelemeye duvarlarınz
yetmiyor
ellerimi kesmeye
düşleimi öldüremedi ahiret zebanileri
özgürlük yıldızını kırpanlar
kanatlarıma ekleyeceğim yeni kanatlar nerde?
göğün maviliği eksik
güneşin sıcaklığı
pır pır yıdızlar gecede
kayan yıldızlara bakıp ağlamamak için
saçlarımı döküyorum
beyazlar ekliyorum karanlığına
dört yoz duvar kelebeksiz, güneşsiz
çekmeye çabalıyorum çivili ellerimi
su çeker gibi kuyudan
dökülsem
düz lekesiz toprağa
çatlakların içinde bu yaz tohumları
oyukların altında toprak karıştıran solucanlar
kıpır kıpır
başlangıcı şiirin
küflü bağlar ayaklarımda
yönümü arıyorum ağaç yosunlarından
televizyonda makinalar, robotlar ülkesi japonya
ellerinden toprak yaratan
uzatsam ayağımı dört duvarlı kapıdan
uçurumlar hazır diyor
ağız birliği yapan herkes
kendi varlıklarını örtbas etmiş
bir fasulye sırığında sallanan döller
toprağa ekince başka sırıkta
arka plânda gölge elleri
dev anası gölgesi değil el gölgeleri
kuramamışlar sendikaları
lâle devri sefaları altın
kayıkta sultanlar, sırmalı kaftanlar
ön plânda ışıklı, lâleli saray
geçmiş osmanlı geceleri
duvarımı ören benim
gölge eden, ellerimi
delsem bu köhne duvarları
güneş ve kelebeklerle dolsa sinmişliğim
görseler elimden gelen işi
dokusam kilimin son örneğini
fabrikada işçiyim
ayağımı kapmış makina
sus- pus payı gülümseme
ve...
cebime üç beş lira
2
kelebeksiz dört yoz duvar
suyu, güneşi çalınan
bir kitap bulmaya uğraşıyorum gecede
iğne iplik bir kitap
çözülsün ışık ilmekleri
okutulmayan kızların evinde
durmaksızıın aşeren anneler
bilinçsiz bebe doğuran
asker sokakların evleri
şimdi dibektaşında dövülen baş
ah, o yolunan saç!
gidip de gelmeyenlerin duvarları evleri
delirenleri almanya’nın
ne türk ne alman, ne olağan
süslü çerçeve içinde dik durmaya
gülümsemeye çalışan bir insan
yabanın alt katları
( fukaralıktan oruç tutar, namaz kılarmışız
be ayşe teyze
nerde bizim aç- açık tahtayazı
nerde köln)
susuz dere yatağı bildim bileli
ki öğrenemedik hangi mantar zehirli
daha yakılır tezekler
kızlar hanım, oğlanlar ağa
yıldızlı göklerin altında
(çiğnerler kasnaklar içinde gübreyi )
yıldızsız insanlar
kızlar kocaya, oğlanlar almanya^ya
kapağı açık bekler, okunacak kitaplar
yuva yapar böcekler tozlu sayfalarına
itişir kakışırlar birbirleriyle
soğuk aldı süpürge!
çekilmiş kitaplar yedi kat göğe
katık yok sabah, çayın yanına
ne yiyeceğiz
beş bin eksik versek bu ay kirayı
bir gelse pancar zamanı
kim sayar yakan güneşi
çıkar dört duvarın içinden
derisi ayakkabı köselesine dönen
Nazik Gülünay / 6. 8.1986