5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1931
Okunma
Kekik kokulu bir zamanda ölü balonlarla konuşur mektup
Ve
Havadan sudan olmayan ne varsa buluşur bu masalda…
Masal:
Yasaklı bir türküyle yola çıktığımda dedim ki:
Duyuramadığın ses, çığlıksız duvara benzer
İşte bu yüzden, o çerçeve hapsindeki fotoğraf var ya
Kaç papatya mevsimidir saçının okşanmasını bekler durur…
Kim bilir, dudakları gülümser mi acaba
Suskunluğumu doyururken gamzeleri…
Ölü Balon:
Hep kuşbakışı ağladım çocuklar elinden kaçırınca ipimi
Ne zaman girdiysem kiraz ağacının koluna
Üzülmeyin diye bağırdım avazım çıktığı kadar
Üzülmeyin…
Sonsuzluktur ölüm
Her bahara günaydın deyip
Çiçekleri kokladığımızda…
Mektup:
Adresim mi silindi hafızandan
Yoksa kanadı mı kırıldı güvercinlerimizin
Mahallenin hayta çocukları mı bozdu kapı zilimizi
Yoksa sokağımız kayboldu da haberimiz mi olmadı…
Masal:
Kimsesizliğinin tek misafiri olmuş örümcekler
Ağ/armış saçların…
Bilirsin, gözyaşını tanımaz karanlıklar…
Ölü Balon:
Hiç körkütük yakalanmadım güneşe
Olmayan bir zamana kanat açmadım
Kimse/siz gibi
Mektup:
Ah o güvercinler…
Ne zaman görsem pencere önlerinde
Parmak izleri düşer yüreğimin alfabesine
Ve
Kanar hikâyelerimin yarası
Zakkum kokulu bir sabahtı elleri cebinde bir ağıt vardı çocuğun dilinde
Elinde kalan ipine bakıyordu balonun
Güvercinler mektup güzergâhında selamlıyordu hayatı…
Masal ise uyuyordu kuş tüylü yatağında…
Kızılcan
5.0
100% (6)