1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1195
Okunma
hikaye bu ya;
dikenleri yoktu henüz
bir serçe yavrusu sevimliliğinde…
ve bu kadar sessiz değildi kirpi
ne zamanki aşık oldu, o zaman yandı
/bir kekliğe vuruldu/
tatlı bir melodiye uyandı o sabah
bir kayanın zirvesinde şakıyordu keklik
bu kadar duygulandığını hiç hatırlamıyordu kirpi
artık keklik ötüyor, kendi dinliyordu
keklik
-nesline ihanet eden varlık-
taştan taşa sekerek öter
kirpiye aşkını seslendirirdi
ve uzun sürmedi aşkı
ihanet yine sahnedeydi
‘seni çok seviyorum
ama senden gitmem gerek’ dedi kirpiye
ve uçup gitti başka kayalıklara
kirpi tükendi
anlayamıyordu ihanetin sebebini
hep içine attı derdini
sessizliğe gömüldü
ta ki kekliğin sesini yeniden duyana kadar
şakıyordu yine keklik
‘sensizlik çok zor ama dönemem
yardım et bana, senden uzak eyle beni’, diyordu
kirpi aşkına yenik
‘mutlu olsun o’ dedi
ve giyindi bugünkü dikenli kürkünü
değdi kekliğe; acıttı, incitti
anlamadı keklik, bağırdı;
‘beni sevmiyorsun, canımı yakıyorsun’, dedi
kirpi acı acı gülümsedi
ama keklik bunu görmedi
bir daha sesini duyan olmadı kirpinin
yalnızlığa teslim karanlıklarda
dikenlerine sarınarak yaşadı
Müjdat Bilgin