2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1199
Okunma
‘İçim acıyor’ demiştin bir gün
Elini tam yüreğinin üzerine koyup bastırmıştın
Gamzelerinin çukuruna düşmüştü tebessümün
Ve ‘Sevgin tam şurasını acıtıyor’ demiştin
Ben anlamamıştım sevginin acısını
İç acıtmasını...
Sevgi nasıl acıtırdı?
Düşünmüştüm.
‘Yüreğimde bir sızı var’ demiştin bir gün
‘Seni yitirirsem götürür bu sızı beni’
İki elin de bağrındaydı bu kez
Ve kuzguni gözlerinden
iki damla yaş dizilmişti yollara
Ben yine anlamamıştım
Yürek... Sızı...
Ne vardı ki sızlayacak?
Yitirmek niye?
Düşünmüştüm.
‘Beni bırakıp gidersen bir gün’ demiştin
‘Ağlayacak takatim bile kalmaz’
Ve yanı başındaki sandalyeye çökmüştün
Diz bağların çözülmüşçesine...
Giden yoktu ki
İhtimal bile...
Anlamamıştım mecalinin tükenişini
Ağlamak için takat mi gerek?
Düşünmüştüm.
Şimdi yine düşünüyorum
Sen yoksun
Yokluğum!
İçimi acıtan sevginin sahibi!
Hançer kemiğinin altındaki sızının sebebi!
Takatim!
Burada da mı ‘tekerrür’?
Artık düşünmüyorum
O eski sandalyeye çöken benim şimdi
Ve anlıyorum
Anlıyorum...
İÇİMİN ACISI!
Müjdat Bilgin
5.0
100% (2)