7
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1460
Okunma

Hiçbir sevgili göç etmeyecek bu şiirin sonunda
Sen boynumda
Dudaklarının ateşi boynumda
Ekmek kavgası lokalinde ötelenmiş birçok dostla
Sahil boyu manzara bir o kadar tantana yalnızlaşacak
Zamanla, yalanlarla
Anakaralar gibi anlatılacak sömürü çocuklara
Bak burası senin dedenin, burası benim ebemin derslerinde
Ben ise sevişmeyi özleyeceğim
Gözlerinin keşfedilmemiş kabileleriyle baş başa
Eksik bir tarih gibi dolduracağım bizi kadehlere
Sonra okyanuslara, sonra geceye, sonra yatağa
Sonrası muamma
İşte burası yasaklanmış bir günah kapısı
Çocuklara akide şekeri dağıtırken yakalanacağım
Bir bayramda, bir vitrin önünde, aşkın kırkında
Balıkçı tezgâhında kıpırdayacağım belki de capcanlı ağrılarla
Evlerime döneceğim gecenin üç buçuklarında
Bir sıcak çorba kadar yorgun, ama yine de boynum dudaklarında
Hiç saçlarım olmadı
Hiç örmedim annemin kokularını avuçlarıma
Sende döveceğim bu hasretleri bilirkişi kıvamında
Sonrasına berberler çağrılacak yaşlanmış odaların son tedavileri misali
Hücrelerimizin yenilenmesi ölecek
Midemizden enjekte edilecek yaşamsal renkler
Susmayacağım pencerelerimizin önüne konan gökkuşaklarında
Susmayacağım
Ruhumuza süzülen mevsimsel inançsızlığın işgal çabalarında
Ki o topraklar aşk kokusuyla saracak kemiklerimizi
Karıştıkça bir gübre olarak hayata
Ben güle koşan nefes, sen gül diken/i kadınım
Dudakların
Dudaklarının ateşi boynumda….
5.0
100% (9)