8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2208
Okunma
SORAN!
Ve görmelisin kanayan yüreğimi!
Tohumlar dikiyorum güvercin elime
Gagasına konan, bir damla yaşa benziyor ömrümüz
HALEPÇE; kendi kıyısında mülteci
Sabrımızı okşuyordu esmer analarımız
Korkuyorduk! Ne bilirdik ki çocuk yanlarımızın
Ergenliğe, mayına, basar gibi bastığını!
Kıyısına vuruyor ağıtlarımız SORAN!
Bilemedik gelinlerin hangi yarasına sığacağımızı!
Sevdamıza yenildik, köyler basıldı birer, birer!
Pusudaydı gelincik kızların göğsü
Yenik düştük nice ölümlere, sevdalara
Kimimiz on beşinde, kimimiz on sekisindeydi
Bizde bilirdik yârin sol yanağından öpmesini SORAN!
İntihara hazırlanır kadınlar, çocuklar!
Sonradan anlarım nerde olduğumu,
HALEPÇE’ ye düşer yolum. Ağzım burnum kan içinde
Gece barut kokusu sinerdi evlere, kurşun yerine,
Hardal kokusu sarmıştı bedenimi!
Böyle ölür bizimkiler! İri yarıydı gözleri, ağzı kaymıştı,
Çocukların! Kim bilir, belki korkudandır!
Duymuyorsun sesimi…
Yokluğunu ararım SORAN! Ve yalnızlığını!
Sığmaz kanayan yerlerime mehlemin
Ya senide kaybedersem? Bu korku öyle bir korku ki, üşüyor her yerim!
Ver öpeyim gözlerinden, öpeyim ki aydınlansın HALEPCE
Yakılmasın evler, dalmasın gözleri analarımın
SORAN; çok acıdır TARİH, yeniden ağlıyor MEZOPOTAMTA!
Korkuyor sınır kapılarım, dalıyor gözlerim, bir uçtan bir uca!
Şimdi, kanlı gübre serpilir ırak, gövdem sınırına!
Gözlerini öpmek! Anlına değen kurşunu öpmek gibidir (SORAN!)
Soran kimdir?
Soran mı?
Evet soran?
(Soran, bir düştür, umuttur, yarının ağlamayan çocuklarıdır soran!)