1
Yorum
4
Beğeni
4,9
Puan
1208
Okunma
ucu yanık haziran’lar başladı bizim buralarda
gece mi uçar turnalar ne çığlık ne küçük bir nida
bir kanat tüyü bile düşmemiş
mühür sayam gelmemiş mektuplarına
sökün zamanı bilirim sizin oralarda
haberler ipe çekilmiş sanki
bu kadar mı derin kaç kola ayrıldı ki volga
biliyorum; muhbirim diye bütün kuşları vurdular
gözüm karga sekmez belinde kaldı
ince yağmurlu günler başlayacak koca isyancının asıldığı
ne bel büken zamanlar sunarsın böyle bana
sanrılar tasarımsız siyah prizmalarda ziya’m
tüm kırılganlarım avuçlarımda
bitmek üzere güneş’ten yontu çıkaran fer’im
kaç defa değişti gölgesi aral gözlüm
kavlimiz dediğin senelere çizdiğin
muson’lar esiyor diyorlar sibirya ılık ıslak yarı kan
ah...agnessa belli değil mi daha beklediğim
hatırlıyor musun stalingrat’taki dülger dedeyi
uzun uzun yollar, uzun uzun şehirler yapardı tahtalardan
anlar gibi ayrılığı, yolu bana şehri sana verirdi
kuzey denizleri dalgalanırdı gözlerinde
bir martının yavrusu suya düşerdi
susardım,susardın
neylersin,bazen ipek yolu develeri eziyor sezgilerimi,acıtıyor içimi
bu kadar kargı çıkar mı o kara kirpiklerden
kolay mı sanırsın şark çıbanının deşilmesi
ses veriyordu ya dünya’nın öbür ucundan, yaşlı kırımlı’nın verdiği
o çaputtan ağlayan bebek hâlâ sende mi
kasım
5.0
86% (6)
4.0
14% (1)