10
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
2032
Okunma

defol diye kovuyorum olmuyor
süblimleşti artık diyorum anlamıyor
faydasız artık bohem kristallere nazar üflemek
ilk kez değmişim gibi tüylerin hazırola geçmeyecek
sırnaşık bigudi gibi saçlarını tavaf bile yasak
yanakların atlas olup değmeyecek bir daha
ruhunu meltem gibi okşarken yanımda oturuşun?
ha!
suçlama kendini diyorum yağmura
kan portakalı değmiştir bileklerine
suçlama tükenen kontörleri
kader suçu mu şimdi kapsama alanı dışında oluşun
hatıratın kalın yaprakları ince valizlere sığmıyorsa
ölmedikçe öpülmedikçe, vaz geçer mi kurşun
sen şimdi öldü sanılan koca bir filsin
ve karınca mezarlığına taşınıyorsun!
unutmalı, hatırlamamalı aslında
söküp atmalı mezar çiçekleri gibi okşamayı zihinleri
zembil gibi çökerken üzerime
o iltifatlar yağan mevsimleri
’lütfen iyi kal içim rahat olsun’ kan dikenlerini
tilkiler dolaşırken soğanın cücüğünde
ben aşka hazırlıksız yakalanır ağlarım yine
hiç merak etme biriciğim
sen rahat ol!
çürümüş içim!
demirden bir kalp bıraktım sana
soğuk bir madalyon gibi
bir tarafında senin bencil yüzün
diğerinde, üzerinden sanki tren geçmiş gibi
yenilgili yarım bir surat
yalan söyleme ayna, ben değilim o!
onlar fren izleri!..
hangi talebi eksik cümle kement olur şimdi biz’e
biliyorum, çiğ süt emmişim gibi
hangi makamda sızlansam farkındasız iklim
elimde değil
alışmışım, mahşer gibi hep dudak hizamdasın!
’bütün köprüleri yıkılmış bu şehrin,
ven sen hep öte yakadasın’
kahretsin!..
Serhat Akdeniz - Çiğdem Parlayüksel ortak çalışmasıdır...
.
.
5.0
100% (19)