yüreğime kurulmuş bombalar gibisin pimi çekilmiş acılar sokuluyor hücrelerime sensizliği haykırıyor her bir zerrem parça tesirli yüksek sancılar çoğalıyor kızıl gölgeler üşüşüyor kanayan yanlarıma ve sen… usturanın ucunda yeşeren kızıl karanfilim hangi iklimlerde açarsın yapraklarını hangi coğrafyalar sarar narin bedenini hangi rüzgârlara takılır kirpiğinin oylumları hangi uçurumlarda uyanırsın cinnetlik sabahlara…
II
Yalnızlığın duvarına yaslanıp küf kokan umutlar arasında salınır durur hayallerim ve hep umutsuzluğa sarılır zulamda ki sevda sözleri sıska ve cılız yanlarıyla yine, hep seni sayıklar durur…
III
şimdilerde suskuların usunda saklıyorum çaresizliğimi ve usul usul sokuluyorum susuşlarıma dut yemiş bülbüle dönüyorum tutunduğum mor halkalı keskin bakışlarda yeşilimsi gülüşler dökülüyor zifiri kaldırımlara aklımı kaldırıyorum fikirsizliğim üstüne kendimi kendimden kovuyorum iki büklüm aşk sayıklamaları arasında yarınsızlığımı bile bile yine senle kalıyorum…
IV
öksüz bıraktığın cümleler ağlıyor şimdi binlerce şiir kanıyor yüreğimde kan kaybına yenik düşüyor duygular karla karışık sitemler dökülüyor gözlerimden söyleyemediğim seni seviyorumlar üstüne sensizliğin üstüne kimsesizliğin üstüne
ya gel al götür seni benden ya da beni bana bırak.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sana söyleyemediklerimi fısıldasam mevsimler değişir, siyaha bürünür yıldızlar/
fısıldanılan sözler eğer hak ediş değil ise yüreğinizdeki sevgi adına bence susulmalıydı çünkü dediğiniz üzere söylenen her kelime binlerce şiiri kanatabilir.
Yazılan her şiir üzerine olumlu ya da olumsuz kim ne söylerse söylesin muhakkak her sözün hakikate götüren bir tarafı vardır. Meğer ki, o söz adalet ve ihsanla söylenmiş olsun. şimdiye kadar dört başı mamur bir şiir yazılmamıştır belki de... Bu iddialı bir sözden daha ziyade bir gerçeğe parmak basmak mesabesinde şahsi bir düşünce de sayılabilir. Zira güzelliğin hududu yoktur. Ve her sanat gibi bu sanatın da her zaman gelişmeye temayülü vardır.
Ahmet Bey'in bu şiirini de bu düşünceler çerçevesinde değerlendirecek olursak, güzel bir esere imza atmış olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar arkadaşlarımızın yorumlarında olumsuz bir kaç konuya temas etmiş olduklarını görmüş olsak da güzel bir eser olduğunu göz ardı edemeyiz.
Bana göre imgeye boğulmuş neye işaret ettiği anlaşılmayan dizelere nazaran aksü'l amel diyebileceğimiz pek bir anlamsızlık taşımadan okunabilen bu eser; günün şiiri olmayı hak etmiştir.
yüreğime kurulmuş bombalar gibisin pimi çekilmiş acılar sokuluyor hücrelerime sensizliği haykırıyor her bir zerrem parça tesirli yüksek sancılar çoğalıyor kızıl gölgeler üşüşüyor kanayan yanlarıma ve sen… usturanın ucunda yeşeren kızıl karanfilim
usta şair daha girişte dokunmuş dizelerin bam teline duygu sağanagı bir şiirdi ve bende payıma düştüğü kadarı ile ıslandım bu şiirin gölgesinde
kutlarım Ahmet bey başarılarınız daim olsun saygılar.
…burada Mvesimler değişire kadar son derece mükemmel. Örneğin bu şiirin gidişatına (içeriğine) göre fısıldadığı an KIŞ ayı olmasına rağmen mevsim anında BAHARA dönerdi. Çok anlamlı.
…fakat TURAÇ beyin dikkat çektiği gibi “gece söylense her bir yıldız güneşe döner ve GECE gündüze galebe çalardı. Olmalıydı.
...SEN BİR HARİKASIN, SEN BİR FENOMENSİN EMSALİM OLMANA RAĞMEN BU DİKDURUŞUN VE DE İLMİN HÜRMETİNE ELLERİNİZDEN ÖPÜYORUM.
...gurur ve kibir yapmadan kendinden üstünün hakkını teslim ede bilen ve ellerinden (ilmin ve insanlığın ve de edebiyatın yüceltilmesi adına) öpe bilen kaç beyefendi ve kaç hanfendi vardır acaba? içimden bir ses "bir elin parmaklarının yarısından az" diyor.
...Ne diyor TURAÇ Bir: Bu güzelim siteyi ne yapsak şiir tartışılan bir platforma dönüştüremiyoruz. İki:En küçük sıradan bir şaka, yazıda ciddiyete bürünüyor.Abiler de Manas Destanı yazdığını zannedip celalleniyor. Üç: Bizcileyin sivri dillilerin eleştirileri saldırı zannediliyor. Dört: Bütün çaba, şiir adına daha iyi, daha güzel neler üretebiliriz derdindeyiz; yoksa işin kolayı:" Yüreğine sağlık, böbreğine afiyet" deyip konuyu kapatmak. Beş: Sevgili arkadaşlar, eleştirilmekten korkmayın yahu, buyrun benim şiirlerimi de eleştirin.Geçen gün Abinin biri:" Hoca bu aynı dizeyi tekrarlaman şık durmamış."dedi.Bin teşekkür ettim adama. Ben hissetmemiştim, bak o arkadaş hissetmiş o yanlışlığı.
...işte TURAÇ beyin o mükemmel TAHLİLİNİ hep birlikte bir kez daha okuyalım.
Turaç Mesaj Gönder Favori Üye Listeme Ekle Engelle Bu Yoruma Cevap Yaz
21 Mayıs 2012 Pazartesi 00:18:09 Harc-ı âlem...
Şairane.
"Şairanelikten kurtulabilsek şair olacağız." der usta.
Herkes gibi...Soyutlamalarda özgünlük önemlidir.Aksi halde bir şeye benzemez.
Abartma sanatını kararında kullanmazsak ne olur?
Şair:" Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır." dediğinde bize garip gelmez; çünkü bu abartının, bu soyutlamanın temeli olan deruni acıyı biz de hissetmişizdir bir zaman.Akif'in "Şüheda fışkıracak toprağı sıksam şüheda" dizesindeki gerçekliği Çanakkale'yi gezmeden anlayamayız.Şimdi Ahmet Bey kardeşim'in şiirinde geçen "Sana söyleyemediklerimi fısıldasam yıldızlar kararır." mübalağasının temeli yoktur.Bir insan sevdiğine ne dese yıldızlar kararabilir ki?Belki ters göndermede bulunsa daha bir mantıklı olabilirmiş:"Sana söyleyemediklerimi bir fısıldasam yıldızlar gündüzünde parıldar"vs.Elbette ki şairin mecaza hakkı vardır; mübalağa oranı da şaire kalmış; lakin mübalağa da olsa, düz mantık diye bir şey var: "Şairin tümce bağlamında vermek istediği ileti, şiirin akış yönünün tersine olmamalı.Şair sevgiliisine öyle bir şey fısıldayacak ki ortalık yer yerinden oynayacak; bu, sevgiliyi olumlu yönde değiştirebilir bir şey olmalı."
Birinci bentte kullanılan "pimi çekilmiş bomba, parça tesirli acılar..vs. Attila İlhan şiirinde sık rastladığımız istiarelerdir.Ustaların gölgesinden kurtulmak kolay değil tabi.Yine de bu alışıldık benzetmelere rağmen arabesk acıları kendileştiren bir üslubu da yok değil şairin.
"susku" yu yeni buldu gençler ve pek beğendiler.Geçenlerde babama :"suskudayım" dedim telefonda.Babam:" nerede nerede, İzmir'e mi bağlı orası?" dedi.
Şairin üstdil yaratma hakkı ; hatta görevi vardır.Lakin "gı,gi" yapım ekini her önümüze gelen eylemin ardına eklersek çomarım kuyruğuna teneke bağlamaktan başka bir şeye benzemez o.
as-kı, bas-kı, iç-ki...amenna.
yürükü, konuşku, durku...derseniz ortalık toz duman olur.
Yazacak çok şey var da,
Bir: Bu güzelim siteyi ne yapsak şiir tartışılan bir platforma dönüştüremiyoruz. İki:En küçük sıradan bir şaka, yazıda ciddiyete bürünüyor.Abiler de Manas Destanı yazdığını zannedip celalleniyor. Üç: Bizcileyin sivri dillilerin eleştirileri saldırı zannediliyor. Dört: Bütün çaba, şiir adına daha iyi, daha güzel neler üretebiliriz derdindeyiz; yoksa işin kolayı:" Yüreğine sağlık, böbreğine afiyet" deyip konuyu kapatmak. Beş: Sevgili arkadaşlar, eleştirilmekten korkmayın yahu, buyrun benim şiirlerimi de eleştirin.Geçen gün Abinin biri:" Hoca bu aynı dizeyi tekrarlaman şık durmamış."dedi.Bin teşekkür ettim adama.Ben hissetmemiştim, bak o arkadaş hissetmiş o yanlışlığı.
Dünkü genç kardeşimi tahkir edecek bir söz söylememe rağmen (Sadece şiir uzunmuş, anlamı savruklaştırır." mealainde bir şeyler söylemiştik ki malum aşiret ayaklandı.Yahu bari bırakın adam savunsun kendini, belki mantıklı bir izahta bulunacak.Siz avukat mısınız kardeşim:))
Her neyse,defteri ve sizleri seviyoruz ya hu:))
Daha yapıcı eleştirilerde buluşmak ümidiyle .
Esen kalınız.
Turaç tarafından 5/21/2012 12:37:28 AM zamanında düzenlenmiştir
Gerek anlatımındaki özge duruşuyla gerekse muhtevasında barındırdığı subjektif unsarların haleti ruhiyeye ayna tutuşuyla okurunda yıldırım etkisi bırakan bir eser niteliği taşıyor okuduğum bu şiir.
Her yönüyle mükemmeldi.Sayın Turaç harikulade yorumlamış şiiri zaten.
Varolsun gönül emeğiniz sayın hocam.Bu arada sayın kuruluda teşekkür ediyorum böylesi güzellikleri gün ışığına çıkartarak okumamıza vesile oldukları için. Tebrik, selam ve en derin hürmetlerimle.
Şiir/i okudum...şiir lütfen birde okur dercesine mükemmeldi...ben herzaman şunu söylerim lugatlardan çımbızlama yöntemiyle yaldızlı kelmeleri yan yana getirir güzel şiir yazdığını zannedersin.....''belki şiir/e estetik bir güzellik sağlıyabilrsin ama ''şiir/in ruhu yoksa..bence şiir/in değeride yoktur...Hiciv yazıyorsansa güldüreceksin ''Kinaye ''yazıyor/isen düşündüreceksin....Dramatik bir AŞK şiirinde duygu yüklemelisin...bu şiir bence bütünüyle mükemmel bir şiir olmuş..örnek alınılması bir şiir kutlarım şair kardaşım.
"Şairanelikten kurtulabilsek şair olacağız." der usta.
Herkes gibi...Soyutlamalarda özgünlük önemlidir.Aksi halde bir şeye benzemez.
Abartma sanatını kararında kullanmazsak ne olur?
Şair:" Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır." dediğinde bize garip gelmez; çünkü bu abartının, bu soyutlamanın temeli olan deruni acıyı biz de hissetmişizdir bir zaman.Akif'in "Şüheda fışkıracak toprağı sıksam şüheda" dizesindeki gerçekliği Çanakkale'yi gezmeden anlayamayız.Şimdi Ahmet Bey kardeşim'in şiirinde geçen "Sana söyleyemediklerimi fısıldasam yıldızlar kararır." mübalağasının temeli yoktur.Bir insan sevdiğine ne dese yıldızlar kararabilir ki?Belki ters göndermede bulunsa daha bir mantıklı olabilirmiş:"Sana söyleyemediklerimi bir fısıldasam yıldızlar gündüzünde parıldar"vs.Elbette ki şairin mecaza hakkı vardır; mübalağa oranı da şaire kalmış; lakin mübalağa da olsa, düz mantık diye bir şey var: "Şairin tümce bağlamında vermek istediği ileti, şiirin akış yönünün tersine olmamalı.Şair sevgiliisine öyle bir şey fısıldayacak ki ortalık yer yerinden oynayacak; bu, sevgiliyi olumlu yönde değiştirebilir bir şey olmalı."
Birinci bentte kullanılan "pimi çekilmiş bomba, parça tesirli acılar..vs. Attila İlhan şiirinde sık rastladığımız istiarelerdir.Ustaların gölgesinden kurtulmak kolay değil tabi.Yine de bu alışıldık benzetmelere rağmen arabesk acıları kendileştiren bir üslubu da yok değil şairin.
"susku" yu yeni buldu gençler ve pek beğendiler.Geçenlerde babama :"suskudayım" dedim telefonda.Babam:" nerede nerede, İzmir'e mi bağlı orası?" dedi.
Şairin üstdil yaratma hakkı ; hatta görevi vardır.Lakin "gı,gi" yapım ekini her önümüze gelen eylemin ardına eklersek çomarım kuyruğuna teneke bağlamaktan başka bir şeye benzemez o.
as-kı, bas-kı, iç-ki...amenna.
yürükü, konuşku, durku...derseniz ortalık toz duman olur.
Yazacak çok şey var da,
Bir: Bu güzelim siteyi ne yapsak şiir tartışılan bir platforma dönüştüremiyoruz. İki:En küçük sıradan bir şaka, yazıda ciddiyete bürünüyor.Abiler de Manas Destanı yazdığını zannedip celalleniyor. Üç: Bizcileyin sivri dillilerin eleştirileri saldırı zannediliyor. Dört: Bütün çaba, şiir adına daha iyi, daha güzel neler üretebiliriz derdindeyiz; yoksa işin kolayı:" Yüreğine sağlık, böbreğine afiyet" deyip konuyu kapatmak. Beş: Sevgili arkadaşlar, eleştirilmekten korkmayın yahu, buyrun benim şiirlerimi de eleştirin.Geçen gün Abinin biri:" Hoca bu aynı dizeyi tekrarlaman şık durmamış."dedi.Bin teşekkür ettim adama.Ben hissetmemiştim, bak o arkadaş hissetmiş o yanlışlığı.
Dünkü genç kardeşimi tahkir edecek bir söz söylememe rağmen (Sadece şiir uzunmuş, anlamı savruklaştırır." mealainde bir şeyler söylemiştik ki malum aşiret ayaklandı.Yahu bari bırakın adam savunsun kendini, belki mantıklı bir izahta bulunacak.Siz avukat mısınız kardeşim:))
Her neyse,defteri ve sizleri seviyoruz ya hu:))
Daha yapıcı eleştirilerde buluşmak ümidiyle .
Esen kalınız.
Turaç tarafından 5/21/2012 12:37:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Turaç tarafından 5/21/2012 1:05:04 AM zamanında düzenlenmiştir.
Söylemediğim o kadar çok şey var ki içimde, sadece fısıltısı bile dünyayı alt üst eder demek istedim.
Daha değişik olabilir miydi? Elbette olabilirdi. Ama o an ki ruh halim onu söyledi onu yazdım. Düşündüğüm şeye de tam oturduğunu düşünüyorum.
Tabi siz farklı açılardan baktığınız için ve o an ne düşündüğümü bilemediğiniz için farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Saygı duyarım.
Bu şekilde daha güzel durduğu kanaatindeyim.
Dergi ve kitap konusunda da söylemlerinize aynen katılıyorum. Dergi ve kitap, şiirin akışını sürüklemesi debisini yükseltmesi açısından şart olduğunu düşünenlerdenim.
"Eleştiri kolay, sanat zordur " der bir görüş ama öte yandan,
"Eleştiri olmadan sanat olmaz" der bir başkası. Ve ben, her zaman ikincisini baştacı ederim. Kuşkusuz, eleştiri olmadan ne sanat olur(du) ne zanaat ne bilim ne teknik. * Rahmetli babaannem, ben çocukken hep tekrarlardı: "Görgülü kuşlar göreneğini işler."
Ne anlamlı bir söz. 'Görgü', her alanda önemli ve değerli. Görgü, gökten zembille de inmez. Çalışarak, emek vererek, ustalara/büyüklere bakarak, imrenerek (dinleyerek) olur. Halk Müziğinde usta/çırak ilişkisi... gibi. Her alanda çırak/kalfa/usta (ya da başka adlar) burçlarına yükselmek... * İyi ki Turaç Öğretmenimiz gibi bir üye var sitede. Sitede şiire kafa yormak isteyen, eleştirel anlamda pencereler açmak isteyen kaç kişi var? Dahası, eleştiriye açık, tahammül edebilen. Binlerce üye arasında. Çok az. Site, bir şiir işliği mi olacak (edebi derinliği gözeterek) yoksa magazinel, sığ bir alan mı? "Körler sağırlar / birbirini ağırlar"ın dayanılmaz hafifliğinde. * Ben, kendi adıma -ne yazarsam yazayım- yüz tane sıradan, abartılı övgü yerine, tek bir eleştiriyi her zaman yeğlerim. İsterim ki okur, kusurları görsün ve beni uyarsın. * Turaç, o denli güzel noktaları yakalamış ki bu eleştiriler, salt Ahmet Bey arkadaşın şiirine yönelik değil. Herkes kendi adına bir şeyler alabilir, yararlanabilir.
Şiirin en can alıcı noktası, aslında girişi ama orada da 'yıldızların' mecazı anlamında sıkıntı var biraz. Şair, daha özgün bir şey bulabilirdi. Yıldızların siyaha bürünmesi yerine, belki 'yıldızların üşümesi', 'yıldızların küsmesi'... ya da "gündüz doğması" vs. gibi daha yaratıcı bir imge/çağrışım... * "Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"
Mevlana'nın bu işaretfişeği sözü, yolumuzu mutlaka aydınlatmalı. Ben, kendi adıma her okuduğum şeyde, bu "yeni"yi ararım. "Yan yana gelmemiş sözcükler" i bir araya getirmiş mi yazan, diye bakarım. Bu şiire de o gözle baktım ama yeni'ye yakın, özgün diyebileceğim çok az dize bulabildim, kendimi zorlayarak. İlk başta, girişteki o iki dize. Sonrasında şunlar: *hangi rüzgârlara takılır kirpiğinin oylumları *öksüz bıraktığın cümleler ağlıyor şimdi *karla karışık sitemler dökülüyor gözlerimden *kendimi kendimden kovuyorum ---
Diğer dizeler, daha önce söylenmiş, yıpratılmış sözlerin tekrarı. Ki bazı yerler de biraz alaturka/arabesk bir söyleme yaslanmış * Daha önce de pek çok kez yazdım. Şair, mutlaka edebiyat/şiir dergisi okumalı. Düzenli bir biçimde, ayda en az üç-beş dergiye sürdürümcü olmalı. Ülkede yüzden fazla dergi yayımlanmakta. Şiirin gelişimini, kıyaslamasını ancak dergiler üzerinden yapabilirsiniz. Elbette, has şiirden söz ediyoruz. Yoksa şekerleme dörtlüğü ya da manzumelerden değil. Ne yazık ki sitedeki büyük çoğunluk, şiir'le manzume'nin ayırdında bile değil. Üçüncü sınıf Karacaoğlan'lar, dördüncü sınıf Yunus Emre'ler, kötünün kötüsü manzumeleri çoğaltıp duruyorlar. Ne gerek var? İyi, özgün örnekler kitaplıklarda var zaten. İşte bazı iyi edebiyat dergileri: Sincan istasyonu Kurşun Kalem Kıyı Mühür Bireylikler Akatalpa, Eliz Edebiyat, Turunç, Afrodisyas Sanat Hece Temrin .... gibi onlarca örnek verilebilir.
Sigaraya (ve başka ıvır zıvıra) ayda verdiğimiz paranın onda birini bile kitaba/dergiye ayırmıyoruz çoğumuz. Sonra da Şiir'den söz açıyoruz.
Şiir, ciddi bir iştir. Ustalar, hep dergiler üzerinden konuştular. Yazdılar, çizdiler. Dergisiz yapamadılar. Dergi, edebiyatın mutfağıdır. Siz, mutfaktan habersizseniz...
Hiçbir şey yapamazsınız. Kalıcı ve Değerli. * Son olarak, 70'lerden Veysel Öngören Usta'dan öğrendiğimiz:
"Her şair, şiiri eleştirerek şair olur"
** Bu bağlamda, içi boş, yaldızlı sözleri yarıştırmak yerine, eleştirel okumalar yapalım.
Sayın Turaç beyefendi, eleştiriler için çok teşekkür ediyorum. Ben eleştiriyi seven bir insanım ve 6 senedir "Şiir Rüzgârı" adı altında her ay yarışma yapan bir insanım. Belki de duymuşsunuzdur...
Türkiye de bir ilki gerçekleştirdik ve sizinde söylediğiniz gibi; " böbreğine sağlık, dalağına bin afiyet, vay ne güzel yazarmışsın sen şiiri, 10 puan, listeme aldım " tarzında dalga geçer gibi yorumları bu yarışmayla tarihe kaldırdık ve şimdi ayda 50-60 şiirden aşağı şiir gelmiyor yarışmamıza. Hem de hiçbir yerde yayımlanmadık yeni şiir olarak, hatta isimsiz değerlendimesi ve cabası...
Eleştiri şairin yoludur, elidir, ayağıdır. Eleştiri olmadan yerimizde sayarız. Günümüzde de bir çoğu kendini şair zannediyor zaten. Sırf yukarda saydığım yorumcuklardan(!) dolayı...
Ben şiiri yazdım ve buraya astım, şiir benden çıktı yani. İsteyen istediği gibi eleştirebilir. Beni rencide etmediği ve hakaret boyutlarına ulaşmadığı müddetçe ben eleştiriden haz alırım. Çünkü benim düşüncem farklıdır sizinki farklıdır. Benim göremediğim bir şey olur siz söylersiniz olumluysa değişirim değilse şiir olduğu gibi kalır. Kimseyi kırmaya dökmeye gerek yok:))
Ben size defalarca bu güzel yorum için teşekkür ediyorum. Her zaman eleştirilerinizi beklerim.
Söylemediğim o kadar çok şey var ki içimde, sadece fısıltısı bile dünyayı alt üst eder demek istedim.
Daha değişik olabilir miydi? Elbette olabilirdi. Ama o an ki ruh halim onu söyledi onu yazdım. Düşündüğüm şeye de tam oturduğunu düşünüyorum.
Tabi siz farklı açılardan baktığınız için ve o an ne düşündüğümü bilemediğiniz için farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Saygı duyarım.
Bu şekilde daha güzel durduğu kanaatindeyim.
Dergi ve kitap konusunda da söylemlerinize aynen katılıyorum. Dergi ve kitap, şiirin akışını sürüklemesi debisini yükseltmesi açısından şart olduğunu düşünenlerdenim.
"Eleştiri kolay, sanat zordur " der bir görüş ama öte yandan,
"Eleştiri olmadan sanat olmaz" der bir başkası. Ve ben, her zaman ikincisini baştacı ederim. Kuşkusuz, eleştiri olmadan ne sanat olur(du) ne zanaat ne bilim ne teknik. * Rahmetli babaannem, ben çocukken hep tekrarlardı: "Görgülü kuşlar göreneğini işler."
Ne anlamlı bir söz. 'Görgü', her alanda önemli ve değerli. Görgü, gökten zembille de inmez. Çalışarak, emek vererek, ustalara/büyüklere bakarak, imrenerek (dinleyerek) olur. Halk Müziğinde usta/çırak ilişkisi... gibi. Her alanda çırak/kalfa/usta (ya da başka adlar) burçlarına yükselmek... * İyi ki Turaç Öğretmenimiz gibi bir üye var sitede. Sitede şiire kafa yormak isteyen, eleştirel anlamda pencereler açmak isteyen kaç kişi var? Dahası, eleştiriye açık, tahammül edebilen. Binlerce üye arasında. Çok az. Site, bir şiir işliği mi olacak (edebi derinliği gözeterek) yoksa magazinel, sığ bir alan mı? "Körler sağırlar / birbirini ağırlar"ın dayanılmaz hafifliğinde. * Ben, kendi adıma -ne yazarsam yazayım- yüz tane sıradan, abartılı övgü yerine, tek bir eleştiriyi her zaman yeğlerim. İsterim ki okur, kusurları görsün ve beni uyarsın. * Turaç, o denli güzel noktaları yakalamış ki bu eleştiriler, salt Ahmet Bey arkadaşın şiirine yönelik değil. Herkes kendi adına bir şeyler alabilir, yararlanabilir.
Şiirin en can alıcı noktası, aslında girişi ama orada da 'yıldızların' mecazı anlamında sıkıntı var biraz. Şair, daha özgün bir şey bulabilirdi. Yıldızların siyaha bürünmesi yerine, belki 'yıldızların üşümesi', 'yıldızların küsmesi'... ya da "gündüz doğması" vs. gibi daha yaratıcı bir imge/çağrışım... * "Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"
Mevlana'nın bu işaretfişeği sözü, yolumuzu mutlaka aydınlatmalı. Ben, kendi adıma her okuduğum şeyde, bu "yeni"yi ararım. "Yan yana gelmemiş sözcükler" i bir araya getirmiş mi yazan, diye bakarım. Bu şiire de o gözle baktım ama yeni'ye yakın, özgün diyebileceğim çok az dize bulabildim, kendimi zorlayarak. İlk başta, girişteki o iki dize. Sonrasında şunlar: *hangi rüzgârlara takılır kirpiğinin oylumları *öksüz bıraktığın cümleler ağlıyor şimdi *karla karışık sitemler dökülüyor gözlerimden *kendimi kendimden kovuyorum ---
Diğer dizeler, daha önce söylenmiş, yıpratılmış sözlerin tekrarı. Ki bazı yerler de biraz alaturka/arabesk bir söyleme yaslanmış * Daha önce de pek çok kez yazdım. Şair, mutlaka edebiyat/şiir dergisi okumalı. Düzenli bir biçimde, ayda en az üç-beş dergiye sürdürümcü olmalı. Ülkede yüzden fazla dergi yayımlanmakta. Şiirin gelişimini, kıyaslamasını ancak dergiler üzerinden yapabilirsiniz. Elbette, has şiirden söz ediyoruz. Yoksa şekerleme dörtlüğü ya da manzumelerden değil. Ne yazık ki sitedeki büyük çoğunluk, şiir'le manzume'nin ayırdında bile değil. Üçüncü sınıf Karacaoğlan'lar, dördüncü sınıf Yunus Emre'ler, kötünün kötüsü manzumeleri çoğaltıp duruyorlar. Ne gerek var? İyi, özgün örnekler kitaplıklarda var zaten. İşte bazı iyi edebiyat dergileri: Sincan istasyonu Kurşun Kalem Kıyı Mühür Bireylikler Akatalpa, Eliz Edebiyat, Turunç, Afrodisyas Sanat Hece Temrin .... gibi onlarca örnek verilebilir.
Sigaraya (ve başka ıvır zıvıra) ayda verdiğimiz paranın onda birini bile kitaba/dergiye ayırmıyoruz çoğumuz. Sonra da Şiir'den söz açıyoruz.
Şiir, ciddi bir iştir. Ustalar, hep dergiler üzerinden konuştular. Yazdılar, çizdiler. Dergisiz yapamadılar. Dergi, edebiyatın mutfağıdır. Siz, mutfaktan habersizseniz...
Hiçbir şey yapamazsınız. Kalıcı ve Değerli. * Son olarak, 70'lerden Veysel Öngören Usta'dan öğrendiğimiz:
"Her şair, şiiri eleştirerek şair olur"
** Bu bağlamda, içi boş, yaldızlı sözleri yarıştırmak yerine, eleştirel okumalar yapalım.
Sayın Turaç beyefendi, eleştiriler için çok teşekkür ediyorum. Ben eleştiriyi seven bir insanım ve 6 senedir "Şiir Rüzgârı" adı altında her ay yarışma yapan bir insanım. Belki de duymuşsunuzdur...
Türkiye de bir ilki gerçekleştirdik ve sizinde söylediğiniz gibi; " böbreğine sağlık, dalağına bin afiyet, vay ne güzel yazarmışsın sen şiiri, 10 puan, listeme aldım " tarzında dalga geçer gibi yorumları bu yarışmayla tarihe kaldırdık ve şimdi ayda 50-60 şiirden aşağı şiir gelmiyor yarışmamıza. Hem de hiçbir yerde yayımlanmadık yeni şiir olarak, hatta isimsiz değerlendimesi ve cabası...
Eleştiri şairin yoludur, elidir, ayağıdır. Eleştiri olmadan yerimizde sayarız. Günümüzde de bir çoğu kendini şair zannediyor zaten. Sırf yukarda saydığım yorumcuklardan(!) dolayı...
Ben şiiri yazdım ve buraya astım, şiir benden çıktı yani. İsteyen istediği gibi eleştirebilir. Beni rencide etmediği ve hakaret boyutlarına ulaşmadığı müddetçe ben eleştiriden haz alırım. Çünkü benim düşüncem farklıdır sizinki farklıdır. Benim göremediğim bir şey olur siz söylersiniz olumluysa değişirim değilse şiir olduğu gibi kalır. Kimseyi kırmaya dökmeye gerek yok:))
Ben size defalarca bu güzel yorum için teşekkür ediyorum. Her zaman eleştirilerinizi beklerim.
Yalnızlığın duvarına yaslanıp küf kokan umutlar arasında salınır durur hayallerim ve hep umutsuzluğa sarılır zulamda ki sevda sözleri sıska ve cılız yanlarıyla yine, hep seni sayıklar durur�
şiiriniz oldukça şık. severek okudum değerli kalem. tebriklerimle.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.