Güneş dans ediyor ayaklarının altında Ve zaman biraz daha inceliyor Veda sözleri duyuluyor uzaklardan Sense burdasın hala...
Nedenini bilmediğin kederler Sarıyorsa seni sarmaşık gibi Böyle anlamsız ama depderin Kurtar yakanı,kaç,belli ki pusuda diğerleri...
Hiç ölmeyecek gibi isteklisin sulamakta begonyaları Yoksa onların ölmesi mi kaygıyla kaplıyor yüzünü her sabah Halbuki bu film kaç kez oynandı,kaç kez izlendi Hadi sal saçlarını:Özgür,sınırsız,kaybedecek bir şey yok gibi...
Hayalindeki hayal de yok oluyor gözkapaklarında Bir tren ıslığı:Sen çok uzaklarda Bak,avuçlarımdan kayıp gidiyor Oysa saklamıştım bastığın toprakları yıllarca...
Yok olduğun vakit haber sal;gelip bulayım seni Sen varken yoktun asıl,çayımın taze demi Ya da sen gelme de ses ver,iki laflayalım Belki böylesi daha iyi...
Gözlerinde gördüm ben o korkuyu Gözbebeklerin renk vermedi,aynı senin gibi Sen de hep aynıydın,hala aynısın olduğun yerde Ne büyüdün,ne küçüldün Yalnızca biraz kök saldın içimde...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Geçenlerde sanal sitelerin birinde rastladım. Adamın 12000 küsur (yazıyla:oniki bin küsur) şiiri kayıtlı. Şiiri diyorsam, kulak asmayın; şiir değiller tabi. O herzeleri çiziktiren kişinin, bir de o kişiyle sıfır noktasında kesişen kişilerin şiir zannettikleri (yâhut ne bileyim, zanneder göründükleri), üst üste yığıştırılmış, kötünün kötüsü birtakım cümle kırıntıları. O kadar ki, cümle kırıntısı demek bile, iyi cümlelere saygısızlık.
El insaf yâhu! İnsan, tek gün sektirmeden ardı ardına her gün bir şiir yazsa, 12000 küsur şiiri toplamda tam 33 yılda yazabilir. Ama dikkat: Tek gün sektirmeyeceksin. Merak ettim, şiirimsileri döktürenin yaşı kaç diye. 32 imiş. "Eyvah," dedim, "adam, doğmasına bir yıl kala başlamış şiir yazmaya ve hiç durmaksızın ha babam de babam yazmış da yazmış." Berekete bakın hele, berekete!
İnsan bir düşünür, kendini afişe etmeden, şiir cehâletini kamu âleme deşifre etmeden önce: Bu topraklardan Pir Sultan Abdallar, Yıunus Emreler, Karacaoğlanlar, Nâzım Hikmetler, Gülten Akınlar, Sezai Karakoçlar, Metin Altıoklar, Nihat Behramlar, Egemen Berközler, Hicri İzgörenler, Cahit Koytaklar gibi.. hepsi birbirinden değerli ne şairler geçmiş. Ben bu berbat şeyleri (evet, nesneler, eşyâ anlamında "şeyler" diyorum) milletin önüne koyarken acep o destansı şairlerin emeklerine hürmetsizlik ediyor muyum diye.
Sonra, koskoca bir Ahmed Arif var. 64 yıllık ömründe yalnızca 19 şiir yazmış. 19 şiir ama hepsi de şiir. 19000 şiire bedel.
Bütün bunları neden mi yazdım: Sevi Gümüş'ün sâdece üç şiirlik birikimindeki mütevâzılığa, incelikli tutuma değinmek için. Ne güzel, ne hoş, ne sevimli bir tavırdır: Üç şiir ama, bir kere daha demiştim, üçü de şiir. Sesleriyle, dizelerarası bağlarının güçlülüğüyle, imgesel yapısındaki derinlikle, iletisindeki yücegönüllülükle...
Şiir enflasyonuna karşı bir panzehir gibi duruyor, Sevi'nin üç yıldızlı şiirsel atlası.
"Kişi kendinden bilir işi" Siz bir sanat emekçisi olarak şiiri okumuyor adeta yeniden dokuyorsunuz mısraları. Insanlık var olduğundan bu yana bir şekilde sanat hep vücut bulmuş. Ama taşlarla ama yazıtlarla ama resimlerle. Homosapiens bir şekilde kendini hep başkalarına anlatma ihtiyacı hissetmiş. Ben sadece kendim için yaptım gibi bir şey değildir sanat. Burada Ilhan Berk'i anmadan geçemeyeceğim. Ne kadar haklıdır, "Ve şunu bilmeliyiz ki zaten Bir başına yaşamak, yaşamak değildir Bilsek nehirler bizden habersiz yaşarlar Bilsinler ki hiç yaşamamışlardır" derken. Kimi sanatkarlar herhalükarda sebat edip bütün olumsuz şartlara rağmen devam etmişler yollarında, kimileri ise dilsiz ve sağır olan topluma daha fazla güç yetiremeyip pes etme hatasında bulunmuşlar ve vazgeçmişler. Ben maalesef günlük hayat koşuşturmaları içinde artık bir şeyler karalama gayretinden oldukça uzağım ama arada bir buraya gelip birkaç şiir okumak iyi geliyor. Bu nadir olan ziyaretlerimden birkaçında sizi okuma şerefine nail oldum. Aklımda yer etti şiirleriniz ve duruşunuzdaki onurlu ve nazik tavırlarınız. Hafif bir küskünlük de sezmedim değil bu onurun altında. Şiire küsmeyiniz Sayın ahker. Zaman hayat kadar acımasız değildir. O bir şekilde haklıya hakkını verir. Sanat bir gerçektir ve gerçeklerin muhakkak bir gün açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Gerçek olan sanatkârlar zamanötesi ufuklarda gezinirken, sahte olanları yalnızca kendi çağına hapsolur. Saydığınız isimlerin hepsi birbirinden kıymetli. Ancak Ataol Bahremoğlu'nun bir şiiri vardır ki düşüncelerimi oldukça derinden etkilemiştir. Hani der ya,
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Bu armağanı sevdiğimiz şekilde, sevdiklerimiz insanlarla ve sevdiğimiz işi yaparak geçirelim. Şiirle kalın.
"Kişi kendinden bilir işi" Siz bir sanat emekçisi olarak şiiri okumuyor adeta yeniden dokuyorsunuz mısraları. Insanlık var olduğundan bu yana bir şekilde sanat hep vücut bulmuş. Ama taşlarla ama yazıtlarla ama resimlerle. Homosapiens bir şekilde kendini hep başkalarına anlatma ihtiyacı hissetmiş. Ben sadece kendim için yaptım gibi bir şey değildir sanat. Burada Ilhan Berk'i anmadan geçemeyeceğim. Ne kadar haklıdır, "Ve şunu bilmeliyiz ki zaten Bir başına yaşamak, yaşamak değildir Bilsek nehirler bizden habersiz yaşarlar Bilsinler ki hiç yaşamamışlardır" derken. Kimi sanatkarlar herhalükarda sebat edip bütün olumsuz şartlara rağmen devam etmişler yollarında, kimileri ise dilsiz ve sağır olan topluma daha fazla güç yetiremeyip pes etme hatasında bulunmuşlar ve vazgeçmişler. Ben maalesef günlük hayat koşuşturmaları içinde artık bir şeyler karalama gayretinden oldukça uzağım ama arada bir buraya gelip birkaç şiir okumak iyi geliyor. Bu nadir olan ziyaretlerimden birkaçında sizi okuma şerefine nail oldum. Aklımda yer etti şiirleriniz ve duruşunuzdaki onurlu ve nazik tavırlarınız. Hafif bir küskünlük de sezmedim değil bu onurun altında. Şiire küsmeyiniz Sayın ahker. Zaman hayat kadar acımasız değildir. O bir şekilde haklıya hakkını verir. Sanat bir gerçektir ve gerçeklerin muhakkak bir gün açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Gerçek olan sanatkârlar zamanötesi ufuklarda gezinirken, sahte olanları yalnızca kendi çağına hapsolur. Saydığınız isimlerin hepsi birbirinden kıymetli. Ancak Ataol Bahremoğlu'nun bir şiiri vardır ki düşüncelerimi oldukça derinden etkilemiştir. Hani der ya,
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Bu armağanı sevdiğimiz şekilde, sevdiklerimiz insanlarla ve sevdiğimiz işi yaparak geçirelim. Şiirle kalın.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.