10
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2906
Okunma

ON ALTI KALİBRE
Yine sabah oldu.
İnsanlar yüzlerini güneşe çevirmiş
Baharın yeşilliğine kaptırırken kendilerini,
Ellerim buz benim.
O’nu bulup kendimi kaybettiğim zamanlar.
Beyninde hiç şimşekler çaktı mı?
Yıldırımlara baş kaldırıp her seferinde dirile dirile
Çarptırdın mı kendini?
Dünyamız aynı gökyüzlerimiz farklı bizim.
Sen kızıl bir sabaha uyanırsın her mevsim,
Benimse içimden sökülen her şafağa bin ağıt yakar martılar
Kaderim adımdan belli benim.
Vadesi dolmuş kederi taksite böler
Her kahkahamın ardından öderim bedelini.
Ve gelişlerinden bilirim çakalların
Hangi yanımdan koparacaklarını etimi.
Parmaklıklar ardına kendimi atışım bundan.
Söyle!
Hangi yanına vereceksin sürgünü
Senin ipini kim çekecek, yelelerinden tutup
Kim başını toprağa eğecek?
Yoksa sarhoşken atacağın bir nâra mı kesecek bileklerini?
Sen daha acını yudumlayacak kadar büyümemişsin çocuk
Anasonla nâra atmak kolay
Sıkıysa acının sarhoşluğunda kahkaha at...
Kapıyı anahtarla açacak kadar boyum uzadığında öğrendim
Anne babaların birbirlerini sevmediğini.
Hayatım boyunca da hiç sevmedim çünkü;
Ben ihaneti ilk babamdan, terk edilişi annemden tattım.
Duvağı kana bulanmış bir gençliğin
Hiç bir hayalinin bakire olmayışı bu sebepten.
Oysa yumruklarım daha Onatlısında,
Duygularımsa hâla reşit değil.
Hayata sık diye verdikleri silah yaşımla bir Onaltı kalibrelik.
Nişancılığım hep kötüydü benim,
Tetiğe dokunurken biliyordum
Sıktığım kurşunun bana geri döneceğini.
Şartlar eşit şimdi kan kaybından öleceğiz hepimiz.
Suna A. GÜLSOY
5.0
100% (11)