18
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1835
Okunma
Yer altı kılcallarına, altın vuruş enjektesi,
serin sırrı bu ki; saat ölü.. !
Duaya açılır kutsal yürek işçisinin elleri
sözün gümüşlüğünde, sükûta boğulur harfleri
Nisyanı tespih etmiş yan durur kıyamda
toprak kokan ellerinde Yahuda’nın imamesi.
Bir bismillah çek hele; öyle an, an geçmişimi.
Bu metih sanrıların doğurduğu hezeyana
iltica etmeden dur, solumdan türaba
kesik kulağına munis fısıltılar değerken
kıyımdan, köşemden tazecik iniltilerdir;
bu duyumsadığın yahut burnunda tüten
özlemimdir, hatırsız kahve susuşların değil ya
Şu ardından sobelenmiş kentlerin kanı
hâlâ fokurduyor, lavları üstünde
haliçten sızan yalnızlığın kardeş koylarına
hüsrana galebe çalan öksüz kahkahalarda
arşa değecek birazdan, o kandil ki sönecek.
Miyadı dolan her met-âya, adını verirken kâinat.
Erguvan bakışların, ebemkuşağına öykünür.
Lal kesilen dil benim, zatının ne suçu var.
Fersiz peteklerinde kalakalsın cüda mahkûmiyet
mesnetsiz ihbarlarda eğreti aşklarının hazzı
ağzı tat görmesin şu çile ömrünün, dünyası
düğmesi ilik evinden kaçsın, ah ki ah!
Yakası tekilliğinde can verir inşallah.
5.0
100% (16)