1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1115
Okunma
Bir başlığı olmadan yaşanılan
Kompozisyon türündeki acıların,
Girişli, gelişmeli ve sonuçlu bölümlü hayatlardaki
Gülebilme ihtimaliyle,
Dili geçmiş zamanlardaki
Sınıfsal dedikodularla bütünleşmesi…
Bir gün kendisini
“mişli” geçmiş zamanların rivayetinde bulduğunda elbette,
Oturup da düşünmek gerekecek
Geniş zamanın benli gibi duran
Fakat her zaman sana ait olan,
Birinci tekil şahıslarında…
Adın bilinmezliğin ilk sırrı…
Keşfedilmemiş bakir bir toprak…
Adın harflerden bir muamma…
Adın bir sözlük kullanılacak kadar ansiklopedik,
Baş harfinin olmaması da
Yirmi dokuz harfin sorumluluğunda…
Ve senden sonra bir soru işareti…
Cevaplardan sonra da üç noktalı ve benzeri gibi,
Sana hiç yakışmayan noktalama işaretleri…
Yıllar geçtikçe anlaşılacak mıydı acaba?
Duymadığın ve hissetmediğin duyguları
Yazdığın o sinsi kelimeler!
Ya da kaçıncı arkeolojik kazılarda bulunacaktı
Sana ait sözlerin anlamları…
Henüz yazı yeni bulunmuşken…
İlk üzüntüsü seninle…
Cümlenin öğelerinde nereden bulunurdun sen?
Ve seni bulmak için hangi soru sorulmuştu
İşini yapmış gibi duran yükleme…
Oysa soruyu sormadan önce bakmak lazımdı
Kim kimi seviyor
Kim kime kalp çarpıntısı yapıyor…
Öznesi sen olan bir cümle
Ve sözde öznesi ben olan bir hayat…
Basit cümlelerin bir araya gelmesi ile oluşan
Karışık yaşantılar işte!
Anlamak içinse
Öğrenilmiş binlerce dilin kelimelerini…
Anlaşılmamış bir sevdanın
Ve ona benzeyen acılarının benzerliğinde
Anlatabilme ihtimaliyle…
Paragraf başıboşluklarının
Cümle sonundaki noktaya kadar devam etmesi,
Bir aşkın tüm boşluklarından ibaret olarak
Noktaya kadar devam etmesi demekti…
Buğulu camlara adını yazma çabaları
Adını öğrenebildiğim kadarıyla
Ama adını okurken
Ve seni yaşarken hep aynıymışsın bende…
Dilimin döndüğünce konuşabildiğim anlarda ise…
Şahitlerin defalarca duydukları
Sadece senin adının geçtiği anlamlı bütünlermiş!
Ve bildiğim tek kelimede,
Seninle yakınlık kurabilecek kadar
Cesareti kendinde bulabilen…
Seni seviyorum!
Olacaktır…
MS 21.12.2007
İstanbul
5.0
100% (1)