Sarımsı bir şeydir şu limon…
İçinden çıkarır baklayı bidon bidon…
Birazcık da ekşidir…
Belki de söylediklerinin farkında değildir!
Yoksa ekşitmez suratını…
İçersen buz gibi limonatasını…
Sen kat biraz daha şeker…
Eminim senden oda tatlı bir şeyler bekler…
Yoksa sadece sen misin hasta olan?
Baksana limonun da vardır kabuğunda, yaprağında solan…
İçinde olsa da kışlık bir vitamini…
İyi gelmiyor işte kendisine kendi içindeki…
Sen sıkıyorsun ondan birazcık sıcak suya…
Sonrası malum doğru yatağa…
Peki, o nereye gitsin sıkılmışken hayatta…
Kaldırdığın kadar yaşıyor buzdolabında posasıyla…
Sıkma artık birader…
Bir gün onun da canına tak eder…
Limoni olmasın da aranız…
Belki birbirinizi bir gün seversiniz sayarsınız…
Kadere bak ki verdiği bir limon sadece…
Yapman gerekecek onunla bir hayat boyunca limonata yettiğince!
Bir iki damla daha…
Gerek yok tüm bunlara limon sıkmaya…
Kurşun sıkmasın kimse kimsenin kafasına…
Limon sıkılsın biraz daha keyifle salataya!
Kurşun dökülsün, döktürülsün…
Limon kolonyası da yüzlere sürülsün!
Kokuludur şu bizim nane…
Kokusu insanın içine işler bir kez el değiminde…
Kaynatırsın naneyi sıcak bir suyla…
İçine biraz da limon kabuğu…
Söylesene onlara da,
Sende hangi hastalıkların olduğunu!
Nereden bilsinler yahu…
Sana ne iyi gelir ne kötü gider…
Hani onlara birisi bir şey öğretmiyor derler!
Acaba güz sancısı çekenler…
Onlardan neden vazgeçemezler?
Cahil limon ve nane…
Cahil olmalarından da haberdar değil kimse?
Kim cahil o zaman söylesene!
Aslında kime ne…
Seviyorsa limonu nane!
Olmak istiyorsa onunla bir fincanda…
Bir fincanın kırk yıl hatırı olsun bırak da!
Belki de bir ömür kırk yıldan daha da aşağıda!
Ne faydası var o zaman bir fincanın...
Çekip gidersen ansızın!
Nane çökmüştür şimdi bir fincan içinde dizlerinin üstüne!
Limon daha karışık duygular içinde!
Naneyi yemişse limon…
Kaynat sen, bana…
Bir fincan daha...
Sıcak nane, limon!

MS
08.08.09
İstanbul