16
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1956
Okunma

senin için yazdığım
onca kücük kağıtlara sıkıştırılmış notlar
ve buruşturup çöpe attığım hatıralarım var
senin hiç okuyamadığın üç beş kelimelik m e k t u p l a r
benim yüzleşmeye korktuğum anılar
bir çok sabah yaprakların arasından süzülen
güneş damlalarıyla uyanıyorum sabaha
ve yüzümü okşayan sefkatli bakışların üzerimde
bazen bir serçe selamlıyor beni o içten ötüşüyle
yaşamak ne güzel…diyorum.
bazen gördüğüm fakat sonradan unuttuğum rüyaları anımsıyorum,
kopuk resimler de olsa her karede sen
Kız kulesinin duvarlarına attığım çizikler canlanıyor gözümde
içlice ağlarken Galata sessizce
düşüyor tuğlaları yerlere
yüzüm çentiği kanayan bir çınar
peki ya ölüm….diyorsun
çekilirken uzun ve beyaz bir şerit örtü duygularımıza
çıplağız aslında bir boy aynasının tenhalığı kadar
ne kadar da ayrı kalmışız sevgilim
üstelik penceresiz bir hücrede
kalp atışlarımıza müebbet
gecikmişliğimizi bölüşerek
yüzümüzde çoğalan çizgileri
saymışız soluk sayfalarda
öylesine sevmişiz susayarak susarak söylemeden
rüzgarlı bir havada sağa sola savrulan yapraklar gibi düşüncelerim
ve her birinde sonbahar çanları senfonisi
boğuk seslerle beynimde ıslıkları
ellerim kifayetsiz
sadece bir kaç satır yazmaya yetecek kadar
parmaklarımın kıpırtısı
ve bir o kadar muhtaç avuçlarına başımın dinmez ağrısı
sevdiğim; kundakla ellerinle
şimdi bu da ne böyle deme
ne sihirli bir öykü ne de bir aşk romanı
hesaplaşma zamanı benliğim ve seninle
kalemden damlayan kan rengi
bir karanfil fırtınası
ve fermanı aşkın
bütün kapıların arkası
aç kalbinin kilitlerini
düşsün hüzün kokan bir kitap dizlerimden
her sayfada bir ihbar
her yer gece
aç kalbinin kilitlerini
kavuşsun göğüne uçurtma avcısı
ve bir kuyruklu yıldızın konvoyunda masmavi yıldızlar..