40
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
2971
Okunma

02 Şubat 2012 tarih ve 44 sayılı Yeni Bahar dergisinin İstiklal Mahkemeleri ve ardında kalanlar
Konulu yazının şiirleştirilmiş halidir…
Aynı yazının başında deniliyor ki, bir sel gelir 1920 yıllarda.
Önüne kattığı birçok âlim ve masum insanı alıp götürür.
Geriye hiç dokunulmuyan, her anımsayışta kanayan ve sessizce konuşulan hikâyeler kalır...
İskilipli Atıf Hocam…
“Zulüm gölünün neresinden bir bardak veya bir yüksük su alınsa tahlilleri birbirinin aynı çıkar.”
Necip Fazıl Kısakürek…
Senin de cellâdın, Kara Âli midir?
Söyle de, bizler de bilelim
İskilipli, Atıf Hocam.
Fatih Dersiamı,
medaris müfettişi değilmiydin?
Kabataş idadisi
Arapça öğretmenliğinin dışında
Hem fikir üretendi, o
Hem de vatan için; eylemlere katılan, bir aktivisttir o…
Aynı zamanda da 15 Mayıs 1919 İzmir işgalini;
Beyoğlu’ndaki İngiliz elçiliğinde protesto eden,
İlk aydındır o
Milli Mücadele’yi canı yürekten destekleyen bir vatanperverdi
Yüce Allahın yolunun da, yolcusuydu o
Bediüzzaman,
Mehmet Âkif,
Ahıskalı Ali Haydar,
Eşref Edip ve Ali Şükrü ile birlikte aktüel yazılar yazar
Vatana şavkını yansıtırdı o.
Batılılaşmayı eleştiren “Frenk Mukallitliği” kitabını
Şapka kanunundan tam 18 ay önce yazdığı halde
O yazı ile
Söz konusu kanuna, muhalif olduğu gerekçe gösterildi
İlmin bu ışığı.
7 Aralık 1925 te evinden, zorla alınıp
Ankara’ya gönderildi
İlk Müslümanlığa darbe,
işte o zaman indirildi.
Misyonerliğin fitnesi ve dönmelerin oyunlarıyla
“Baba beni kimlere bırakıp da gidiyorsun?”
Bırakma beni ne olur!
Diye ağlayan kızı Ayşe Melahat, Babasını en son o gün görür
İlk kez boynu o gün bükülmüştü, küçücük çocuğun
Gözyaşlarını akıtıp da durdu, küçücük yüreğine.
3 Şubat 1926 tarihinin, içte hüzünlerin doluşmuş gecesinde
İskilipli, Atıf Hoca
Dört sayfalık, savunmasını hazırlar
Rivayete edilene göre, ranzaya yaslandığında
Peygamber Efendimizi (sav)rüyasında görür
Resûlullah’ın
-“Atıf, neden bize kavuşmayı erteliyorsun?
Hitabıyla uyanınca, savunmasını derhal yırtıp da atar
O emrin,
Yüce buyruğuna uyar.
Dört gün içine sıkıştırılır, koca bir ömrün muhasebesi
Dört kirli, duruşmadan sonra
4 Şubat 1926 da, eski meclis binasının önünde
Koskocaman o mübarek çınara
Hiç acımadılar
Köhne bir sehpa üstünde,
yağlı bir urgana boynunu dolarlar
Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte, asılarak idam edilir.
Daha, kimler gidecek?
Gidecek, kimler kaldı ki daha?
Kimler ki bu vatan evlatlarından, yok olup da gitmedi ki?
Bin türlü bahanelerle; içimizde ki hainler, ne kadar keyif sürecek
Müslüm Yazıcıoğlu, gibi
Eşref Bitlisler, gibi
Daha ne kadar inançlı, ocaklar söndürülecek?
Bu ülkede bunca kan, ne zaman bitecek?
Tüm kardeşler, ne zaman kucaklaşıp da öpüşecek?
Gönüller de güller, ne zaman yeşerecek…
Necip Fazıl’ın Kısakürek’in deyişiyle
“Bunların hikâyesini anlatmak ve dinlemek bile bana giran geliyor, azap veriyor”.
(22.02.2012)AZAP…
NOT: “(Son devrin din mazlumlar ve Mehmet Sılay-İskilipli Atıf Hoca- kaynakçalarından alındı)“
Yıllarca baskı altında tutulan akrabaları da
Resmi platformlarda
İskilipli Atıf adını, ağızlarına alamazlar ve köylerini terk ederler.
Birçokları gibi, naşı ve mezarı ailesinden saklanır.
Kabri daha 2009 yılın da, eski Hatay milletvekili
Mehmet Sılay tarafından bulunur ve cenaze namazı o zaman kılınır…
DOST GÖNÜLLERDEN:
Gücün sanıp gafil esen rüzgarı,
Dalından topladın olmadık narı!
Hesaba katmadan namusu, arı!
Nice defterleri dürdün Adalet..........Ahmet ÖRNEK
5.0
100% (35)