0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1526
Okunma

İğdik Suyu’nu içen...
Bir daha vazgeçemezmiş derlerdi bu yerden,
Hele havasını soluyan...hiç vazgeçmez miş.
Delisinin veli olduğu yer var mı?.
Topalının Bağdat’ta,
Körünün ta Şam’da olanı....
Karakaşı , Kererli Recep’i, Karşıbağlı Mehmet Efendi si..
Kileyle altın ölçen bir babanın tek oğlu Hamal Mehmet Şerifi...
Şimdi iğdik düzünde bir türkü söyleniyor...
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Yaralı birisi Ezan Gediği’nde dolaşıyor..
Nağruzlar gibi boynu bükük rengi soluk.
Eşek Meydanında çoban düzü Aynalı Fayton parkıydı ,
Sıkı mı kengerlikten öteye geçemezdi Çingeneler.
Şoraklık meskeniydi gömleği göbeğine kadar açık gençlerin,
Her gün yatak ütülüydü İspanyol paça pantolonları..
Artistik Cem Karaca , Üç Hürel şarkıları çalardı pikaplarla
Beton köprü başında kızlara laf atma fiyakaları..
Öğlen sıcağı ardından, Fırat muhabbeti.
Gavur Kalesinden birilerinin şerefine balıklama suya atlamalar.
Sinekliğin Taşının tepesinde geyik muhabbeti hayal yatırımlar....
Kaç fabrika kurduk Tımısı Düzü’ne, kaç otel yaptık Kemah Kalensinin tepesine....
Yollar fiyakalı, çiçekler renk renk , tuvaletlerinde bile müzik çaldırdık
Alt yazılı “Velcome tabelası” bile yazdık Sultan Melik girişine,
Şimdileri taş dibi düzlüğünde bir türkü söyleniyor...
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Yaralı birisi taş dibinde Güvercinliğin tereğinde geziyor...
Nağruzlar gibi boynu bükük rengi soluk
Çok aldattık Kör Hüsnü Dayı’yı bir kızamık şekeri almak için..
Kenarı tırtırlı geçmeyen eski paralarla.
Horto İzzeti az mı kızdırdık.. Horto! diye,
Az mı kafa bulduk Kazım Dayı ile fırının önünde odun kırarken..
Bayii Aziz’in az mı okuduk iki gün sonra gelen Günaydın Gazetelerini.
Basmaca Erik ile asker sigarası takası yapalım diye dört gözle beklerdik karma trenlerini.
Hacı İsmail Pınarından su içip gelmeye az mı iddiaya girdik okul teneffüslerinde,
Hırsız polisçilik az mı oynadık çoban düzlerinde, kale diplerinde, Ayazma Deresinde....
Karakaşa acıyıp çok para toplamıştık bir şişe ispirto için...
Dik Yaşar Abi ile terleye, terleye az mı çıkardık merdivenlerden gaz varillerini,
Az mı dinledik Gazi Hakkı Paşanın, Kınalı Hacı ‘nın seferberlik muhabbetlerini
Şimdileri pazar yerinde bir türkü söyleniyor...
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Yaralı birisi Armut’un dibinde oturuyor.
Nağruzlar gibi boynu bükük rengi soluk .
Hafsatın Değirmeniydi hudutta bizce son nokta,
Ordan sonrasını Tanasur’lular bilir.
Kim geçse Cece Deresinden bir türkü çağırır Deliktaş’ta susardı.
Ama Cirğişin Sağ’ın da olan domatesi ,Horhor Bekir’in sağ elmasını ,
Nüfuscu Baki’nin bağındaki vişneleri, Hacırıza’gilin Çermesi Armudu herkes bilirdi.
O zaman Avni Dayı’nın Kaymaklı Bisküvileri , Bayat Bekir’in Düdüklü Emme şekerleri sanki bir başka tattaydı.
Saatlerce beklerdik bir külah dondurma için Erzincanlı Hastik Ömer in tahta felekği’nin başında..
Ayağımızda mandallı naylon ayakkabılar, herkes geçinme telaşında,
Üste başta ne varsa o ancak çercilerden balon alacak kadar zengindik..
Ayrım gayrım yok tu, herkes Kemah’lı,
Zengin fakir aynı safta , hepsi adam gibi adamdı.
Sıkı mı odun talaşını kapının önüne atsın Marangoz Sıtkı...
Teneke parçalarını savurur mu hiç , Cezvede pilav pişirten Ayış Emi...
Yılda bir kez Tan’dan Dındıra’ya giden çift öküzleri pisletirdi caddeleri...
Bir çöpçü ; Hüseyin memlekete yeterdi.
Dükkanının önünü süpürmeyen esnafa kafa tutan babayiğitleri de vardı bu memleketin...
Süvari Pantolonlu, Yamalı Ceketli, hafif yana eğik kasketli.
Şimdileri Kemah Kalesinden bir türkü yankılanıyor....
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Yaralı birisi Killik Deresinde ağlıyor
Nağruzlar gibi boynu bükük rengi soluk.
Faruk KÜÇÜKTAŞ
5.0
100% (1)