5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1460
Okunma
Kimi zaman ’yağmur’la, toprağın vuslat sevincinde
Kimi zaman ’kar’ tanelerinin, yanağıma bıraktığı buselerin ürpertisinde
Kimi zaman sonbahar yorgunu, yaprağın gövdesinden ayrılışının savrulan sessizliğinde
Kimi zaman toprağı yaran ’başak’ tanelerinin, birbiriyle fısıltılı gülüşünde
Yüreğimin köşesinden bir kapı açlır
... koşar girerim
çökerim dizlerimin üzerine
ne bir suret ne bir ad ne bir ses
Oysa, o kadar tanıdık, o kadar bildik bir gönle vuruştur ki
nefesim kesilirde göğsüm doğrulamaz
bilemem o iklimin adını
yanmakla donmanın o ince çizgisinde ılıman bir pınardır, doğrulamayan sineme akan
Bazı gün ’güneş’ ilk defa doğuyormuş gibi yırtar tüm siyah perdelerimi
Nabzını duyurur, kirpiklerimi hicrana salar
Bazı gece ’ay’ hiç işitmediğim bir ninniyle, kirpiklerime vuslatı bağışlar
Garip bir vuslar sevincinin, hicran hüznünün karmaşasında şaşar kalırım
Seher yeli gucaklar beni ve yine bir kapı açılır yüreğimde
Yine koşarım yalın ayak, nefes nefese
Bilmediğim, yok yok sanki unutulanı anımsadığım bir lisanda
Sözler düşer gönül kafesime,olduğu yerde çırpınır gönül beden hapsinde
Bir sima düşer bakışlarıma
en çok tanıdığım en çok bildiğim
ama zamanın izin vermediği bir perdeden seçemem
Can merakta!.. Can, göğsümü yarmakta sanki
Ruhum çekilip, ayrılıyor bir an bedenden
her harfe bir renk bağışlayıp adınını oluşturuyor
En çok ezberlediğim ama söyleyemediğim
’’adıma ne kadar bildik’’
adım meğer adında ne güzelmiş
Bir an derin bir nefes, gülüş bırakıyor yanaklarıma
Diyorum ki ’’kendi yüreğimde misafirim’’
Bu ne güzel bir sahip
Bu ne güzel bir ikram
Can!.. Bekle, sabret..
Ruhumun taşıdığı bedendeki bu emanetin zamanı gelecek
SELMA KOÇ
5.0
100% (1)