47
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2913
Okunma

"Mert Metin’e bir çöl gecesinde anlatıyordum, o durgundu ..ve baktım ki dolunaydı ama gölgesi yoktu yanında...."
Kudüs’te akşam çökerken
açılan avuçları ile dokunur gökyüzüne bir Arap
bir yahudi hıçkırıklarıyla döver duvarları
ve Yakup susar böğründe bir iri kan lekesi
bir ağlayan çobanı sürükler dağlara
sevdasını gördüğü bütün kuzulara anlatır
ne zaman açsa avuçlarında kuş cesetleri
en çok akşamları kapatır kendini kalbine
ve durur durur mırıldanır ;
“şu anda uzakdoğu limanlarının birinde
bir denizciyi dövdüler
çünkü söylediği şarkılar anlaşılmamıştır..”
çok zaman susardı Yakup böğründe bir iri kan lekesi
derdi ki “ yazgımı dağlara çarpsam dağlar yarılır...”
ki ben “böğürtlen toplamayan kızları sevme
dudaklarını öpme artık “ derdim Yakup’a..
oysa, ne cennet ne cehennem yeşil bir vadi kadar güzeldi
Yakup’un tek isteği korular boyunca hüzünlü şiirler okumaktı
altın saçlı bir kumral kadını anlatıyordu her gördüğüne
ve melekler ona “ sen yeniden aşık ol / yeni yıldızlar sunulacak sana”
demişlerdi üstelik...
ey gölgesinden nefret Yakup, sen de utanma
bir köpek gibi içine kıvrıl şimdi..