23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1379
Okunma

ben diyeyim sarı sen de kırmızı
uçlarında buklelerin bin bir ışık huzmesi
omuz başına uzanmış gecenin karası
sakız gibi çiğnerken her soluğumda
yüreğimi ağzında
utanmadan yayılıyor karşıda
bu işve bu endam asya
kendini attın çıkmadan kırkın koynuna sokakların
kalmadı mı kanatacak yürek senin kıyıda
şimdi loğusa yatağında olmalıydın ayrılığın
kandım hanım hanımcıklığına masumiyetin
çelerken aklını kırıklarını süpüren hayallerimin
kendi kendinin yoldaşı şimdi her biri
çaresizlikten coştu bu nedamet mevsimi
çekilmiyor kaprisli esintiler yapıştıkça dudaklarıma
sularım kendi topraklarına
yumru yumru bastırılmış kanamalar boğazımda
oturuyor incir ağacı kök saldı aşkımın üstüne
meyvesini döküyor
uzattıkça yakamoz bacaklarını ucuna kirpiklerimin
değiyor rüzgârıyla suratıma tuzu teninin
değme asya damarımda acısı zehir gibi
akıyor inzivaya çekilen günlerin son demleri
çeşit çeşit hırka geçirsen de üstüne
bir daha göz göze gelme benimle
son konuşan martının
sırtını dayadığı rüzgâr kırdı kanatlarını
yeter kendi safına çekil asya zaten
bir yarım uyuyor senin koynunda
Blackless