8
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1260
Okunma

İzmirin dolunayı her mevsim aşk kokar
sükut eder neyzenin dudağındaki yangına
yatıştırılamaz bir hardır ısssızlığın rengi
hüzün hep var gecenin sözlerinde
ve siyah bir sayfası hep olur avuç içi defterlerinin
tüm sırlar daha bir muamma
yaşamın karmaşası okunmaya hazır
gece hoyrattı
gece uzun
önce ay şiir düşündü
sonra ben
gök yutkunurken yorgun çatılara
geceyi anlamayı istedik
sizin gibi susurak
şahittir ateş böcekleri
gece karanlığında toprağın tüm şarkılarına
her notada insan ve kalp kokusu
buruk iniltiler çıkarır hazanın son yaprakları
dağların iç çekişleri duyulur
doruklarında daha kirletilmemiş çiçekler
şehirlere yakın çimenlerin belleğini temizler
kaldırımlarda yağmurun şırıltısı
yalnızlıktan oflar çocuksuz parkların ıslak bankları
denizden hediye son bir kanat sesi ve
adını bilmediğimiz nehirlerin usul mırıltısı duyulur
yitip giden gün gerçekliği üstüne çekilen
perdeler gerisinde ıssızdır tınılar
duvarlarda ’gidilecek hiç bir yer yok’ yazarken
perdeler çekilir bir yolculuk düşlenir
gün içinde bir kere bile düşünülmeyen yenilmişlik
alışkın olduğu öfkemize bekçilik yapar
rüzgar yeni bir savaşın haberini veren şeytanın ıslığını çalar
kan sayfalı gazeteler anason kokar bu saatlerde
eyvah ölüyoruz bakışları uyanır
eller terlidir
yürekler ağırlığınca aşk kokar tüm günün hafifliğine inat
yusuftan ayetler okunur kuyulardan çıkılır
tine ait tüm aşklar çengellerden alınır tene geçer
zamanın ötesinden bir yıldız gülümser
ışığı hatırlatmak için zarif zarif
her yürek bu saatlerde hep ürkek
ürkekken
görülür
karanlığın ötesinde aşk durur
kuruyup bittiği düşünülen bir düş
filizlenip yeşerir dalgın bakışlarda
gece görevini yapmıştır
gece sis gibi dağılır
önce ay sevda düşündü
sonra ben
gök aydınlanırken yürüyeceğimiz yollarda
şafak elinden tutup getirdi
yepyeni bir renkle güneşi
önce ay eridi
sonra ben
sevdayı anlamayı istedik
sizin gibi yanarak...
5.0
100% (14)