13
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
2943
Okunma

gecelerinde yıldızlar söndürülürken
dilimizi mühürleyip elimizi bağlarlardı
ayaklarımız titretemezdi yeri
ucu sivri karanlıklara hapsedilirken…
çelik zemberek saplanmış küçücük dünyamız
pas tutmazdı kıpırdayamazdı da
yaşamak gelip çekecekti içimizden tutarak
götürecekti ‘huzur-aver’ denilen yerlere
büyütecekti
beklerdik hep…
kırıkları çoğalırdı sessizliğimizin
onulmaz bir anlamsızlığın hırsı taşarken
akardık içimize
içimize toplanırdık…
gün açılınca koşamazdık kenarına pencerelerin
görmemeliydik dışarıyı
açılmamalıydık dışarıya
dallı güllü evore perdeler doyurmalıydı
çocukluğumuzu…
saklıyorlardı büyükler
biteni
ve
daha hiç olmayacakları…
’sancılı vakitlermiş’ büyük insanların sığdığı
o minicik kutudan çıkan bu tiz ses ne diyordu
anlamayacaktık hiçbir vakit…
belki
yılları verseydiler gücümüze
sallandırabilirdik umut ağaçlarında
ki
dal
budak
meyve hepsi biz olurduk
geleceğe hediye…
neydi o zamanlar
kimindi o şehirler
şimdi
nerede o çocuklar...
soran
umrunda taşıyan
olur mu...
Fotoğraf: Ara Güler
5.0
100% (21)