47
Yorum
32
Beğeni
5,0
Puan
4404
Okunma


PERÇİNBENT:
Çapraz, sarmal, ters mani ve düz kafiyenin iç içe geçtiği, bentlerin hem kendi içinde hem de birbirleriyle perçinlendiği yeni bir namzume türüdür. İlk kez edebiyatdefteri.com sitesinde tarafımdan telâfuz edilmiştir. Edebiyat literatürüne bir damla katkı sunmak adına...
Sevgi ve saygılarımla arz ederim.
İrfan Yılmaz
Kıyameti kuşandım gözümün nuru hûma,
Sevgilimi görürsen halimi yaman dersin.
Gönlüme güneş doğsa gece çöker ruhuma,
İşmarın göz ucuyla gecikme aman dersin!
Geçti evvelin hükmü ahirde zaman dersin,
Eğer dilin varmazsa gözümün nuru hûma
Zora düşen ikrarı sükût kavlinden ilet;
Ezelden kesilmişse hicran mühürlü bilet!
Hicran mühürlü bilet, elveda aşk sarayı
Bahçeler tâlan yeri; gülistan suskun, viran!
Kader gönül kuşuma yasaklamış karayı,
R/esen hicran yeliyle zimmetlendi haziran!
Yakut tahtını süzüp seni düşlerken bir an
Alevden gözüm yandı elveda aşk sarayı!
Gönül kuşum köşkünden uçup gittiyse eğer,
Birkaç züyuf akçedir sana biçilen değer.
Sana biçilen değer öncesine kıyasla
Karun hazineleri... demeden beni uyar.
Bilirim ki; yüzüne güneş benzer, ay asla...
Fecrinde tutuşmuşum; kim işitir, kim duyar!
Beden küle döneli hayli zaman oldu yâr,
Efkâr dilimde tütsü öncesine kıyasla.
Ey hicranın ateşi her zaman mı böylesin,
Senden kıvılcım kapıp iflah olan söylesin!
İflah olan söylesin bunu benden isteme
Aşka çarem kalmadı cümle âleme duyur.
Gözümde batan güneş uykusuzdur listeme
Ateş kendi başını ateşe koysun buyur!...
Gece uykuyu silen göz gündüz nasıl uyur?
Kuşlar cenuba uçtu bunu benden isteme
Şimalî rüzgârlara göğsüm açılmış sakın,
Beklenen kasırgadır sürükleyen fîrakın!
Sürükleyen fîrakın sürüklenen zebunu,
Rüzgâr efkâr kanatlı nasıl dinecek, nasıl?...
Tek kendisi susturur kader isterse bunu
Namzet sürgünü kimdir onu öğren sen asıl.
Vuslata perdesini kapatmadan son fasıl
Hangi el tutup çeker sürüklenen zebunu?
Tutulduğun kasırga sanma ki diner yarın,
Tekinsiz kuytularla tuzaklanmış diyarın!
Tuzaklanmış diyarın sanma ki dinler beni
İdama hüküm giydim nerde kaldın delâlım?
Varsın senin uğruna dara çeksinler beni,
Yargısız infazlara; tepkisiz, kör ve lâlım!
İçli bir rüzgâr eser niçin başı belâlım?
Tılsımlı esintisi sanma ki dinler beni,
Ürperten uğultunun çaresiz ahrazıyım
Eğer sükûtu varsa can vermeye razıyım!
Can vermeye razıyım o haber senden gelse,
Yitik bulunduğunda aranmaz olur emek.
Hûma kuşu aşamaz bu ne biçim engelse
Islak kanatlarına nazar da değdi demek!
Bu öyle bir sınav ki: Sabrı korla denemek!
Yağmur olur çöllere o haber senden gelse.
Hicran bulutusun ki yağdırırken yakansın
Bir yanım kavrulurken yarısı suya kansın!
Yarısı suya kansın umudumun filizi
Üzülme kalanına şükreder benim çölüm.
Bekle zaman silecek geriden sefil izi,
Lâlezar şenlenecek ucunda yoksa ölüm!
Heyhat, gönül sayfama eklendi ahlı bölüm:
Kâkülüne çiy düşmüş umudumun filizi!
Yoksa sevdin diye mi zalimce azarlandın;
Sevenin gözü değmez, sen kimden nazarlandın?
Sen kimden nazarlandın, gök sana darıldı ki;
Gözümde tükettiğim yıldızlara soğruldum.
Kafdağı’nın zirvesi sevdanla yarıldı ki;
Masum sevgi uğruna her düşüşte doğruldum!
Yeniden düşmek için alevlerle yoğruldum,
Kanat çırpmadın diye gök sana darıldı ki;
Tılsımlı anıları zaman da pek silmiyor,
Bedenim küle döndü hasretin eksilmiyor!
Hasretin eksilmiyor resen hicran talazı,
Gök kubbenin koynuna külümü savur gitsin.
Kalbimdeki şüphenin dinmiyorken yalazı,
Alevin döngüsünde mükerrer kavur gitsin!
Kerem’in mirasına kim layıksa vur gitsin
Nasılsa dinmeyecek resen hicran talazı.
Ben ki; nice zamandır kendimden bîhaberken,
Yangına sarılmışım depremle beraberken!
Depremle beraberken sükût neye alâmet,
Gök kubbem sarsılırken çığlık yüklü besteden?
Tufanları dökünüp kuşandığım kıyamet
Zaten mührünü vurdu işmarlı bercesteden!
Sen ki; tül kanadıyla gökleri sermest eden
Gözümün nuru hûma sükût neye alâmet?
Ben ki; kendi ömrümle ladese tutuşandım,
Vuslatım Mahşer diye kıyameti kuşandım!..
5.0
100% (45)