35
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
3765
Okunma

Daha varamadık mı ağzımızın sırsız taraflarına
Oysa maksadımızı aşalı ne sular aktı yanaklarımızdan
Kaç kavim geçti beynimdeki köpüklü kıvrımlardan
Kaç defa cilaladım matlaşan suskunluklarımı
Kaç defa yıkadım çektiğim beyaz bayraklarımı
Pişmeyince pişmiyor işte kartlaşmış anılarım
Sonuna kadar açsam da sana ateşimi
Sana bu satırları
Satır satır doğrarken bu satırları
Yazıyorum
Elimde kalan son satırlarla
Zıvanadan çıkan bir bulut gibi –idik-
Pervasızca yağan damlalar –idik-
Sonra o damlalarla kol kola
Mazgallardan akan şiirler
-idik-
-idik- olmasak da yine birleştirirdim bu harfleri
Ki
Ben birleştirmesem onlar zaten birleşecekti
Evet öyle
İnanmıyorsan falımıza bak
Tüm kabahatler uyaklı –ydı-
Hepsinde bir arsızlık ölçüsü –ydü-
Her şey bir siluetin -in-
Karanlığıma ansızın misafirliğiyle başlamıştı
( bu buhranın öznesi-yüklemi-fiili sen –iken-)
Heyecandan elimdeki şiir
Yere düşüp kırılmıştı
Anımsarsan diye geçiyorum kayıtlara
Tırnaklarını dilime geçirmiştin de
Nasıl da kanamıştı cümlelerim
Yedi ceddim sessizliğe ermişti birden
Düş emici bir masal gibi kemirirken sen sabrımı
Bir kemikli ıstırap sende
Bir kemikli ıstırap bende
Lades dedik
Boşu boşuna bir gece kırılganlığında
O sırada televizyonda haber okunuyordu
İçimizdeki ünlemlerden biri
O davudi telaşıyla :
“yörüngesinden kopan bir acı taşı hızla ruhumuza doğru gelmekte”
Kulak kesildik de umursamadık pervasızca
Belki de daha ne kadar ölebilir bir sıfır diye
Zaten başka ne yapmıştık ki o sıfırların içine girip
Sığınmaktan başka
En iyi bildiğimiz şey sığ-sığıntı-sığmak-sığışmak
“sen bu satırları okurken ben çok uzakta olacağım”
Gibi kült bir cümleyle devam etmeyeceğim tabii ki
Sen bu satırları okurken
ben paravanın diğer tarafındaydım çünkü
eksi kırk derecede buzlaşmış kelimelerin içindeydim
eğer planladığım gibiyse
ilk donacak olanlar : uykularım - düşlerim - sevmelerim
sonra ben
sakın beni kocakarı tezleriyle iyileştirmeye çalışma
tıp ilerledi bir müddet sonra çözüleceğim biliyorum
evet doğru
inkara lüzum yok hele de böyle mutsuz biten sonlarda
bir kaçış terminolojisi bu
fazla okşanmaktan örselenmiş bu serüvenlerden
şimdi ben üç deyince
-biliyorsun bir ve ikiyi yaşamıştık zaten-
Aynı anda
Vazomuzda çaresizce bekleyen
son bir yaprağı kalmış güle üfleyeceğiz
Evet bildin
O yaprak da düşecek
Düşüp savrulacak penceremizden
Kimin nefesiyle olduğu bilinmeden
Faili meçhul bir solukla
Kırık makasla gecenin ezberini keser gibi
Saklambaç oynarken düşlerini kaybeden hatıralar gibi
Ben üçe kadar sayınca gözyaşlarımı
Ben üçe kadar ölürken
Üç deyince artık
üç dilek hakkımızın kalmadığını bilirken...
Oktay Coşar
5.0
100% (45)