3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1310
Okunma

Adının geçtiği cümleleri bulayıp kanıma,
kestim son cümlenle dilimi.
Kanadıkça daha bir sarhoş oluyordum,
ayılmam için başımdan aşağı döktüğün
zaman şarabıyla....
Baygın ayılıyordum ,
ayık bayılıyordum biletimi uçuran rüzgârda.
Üstü açık duraklarda havalanıp
raylara çakılıyordum üstü kapalı.
-gömülmek ne hoş
geçtiğin toprağa.
Sen bastıkça ben filizleniyordum,
yalnızlığın dibine izinle vurdukça.
Ama daha bir eskimiş sanki görmeyeli tenin,
yüzündeki çizgilerde kaç yolcuyu besledin ?
Kaçına yurt oldu diyârın,
kaçına uğrak oldu hanın ?
Bakma sen bana ,
yazmasına yazarım da
dramatik bir son sıkışmış daktiloma.
Ne yana çeksem kan sızdırıyor sağa sola.
İnkılâp beklerken
hey Allah’ım,
nerden çıktı bu senaryoda yine drama?
Ve susma vakti ,
dağılma vakti yine zamana.
Sarhoşluk vakti yine
zamandan arta kalanlarla.
Evet, fazlasıyla ağırdı başım .
Ama çok mu çok savaştım.
Fikir ve kalp arası
binlerce kez bölünüp yerlerde,
seni ayakta alkışladım.
Kalkanımın altında sana şiirler bıraktım.
Satır satır kanayıp
kendimi sana şehit adadım.
En pastoralinde bile anlattığım
tabiat değildi ,
ey cennetten sureti yansıyanım.
Tut ki saçlarındı rüzgâr,
tutamadım.
içime dokunan nehrin kollarıydı avuçların,
dokunamadım.
Hayatıma rızkını getiren,
rüyalarımı saran bir ormandın ,
yine de sarılamadım.
Yeşil ve mavinin kesiştiği doğamdın o şiirde,
hep hasret kaldım.
Hep sende kaldım...
Neden hep güze sarıldım?
Gülşen Mavi
5.0
100% (4)