10
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1570
Okunma

Beni affet!
Senden sonra tutunmadım hiçbir dala
Başbaşayım…
Parmaklarımı kavuran yalnızlıkla
Taramadım ufkun altın saçlarını
Safir dokunuşlarımla…
Seyretmedim gün bitimini
Sörfünde de değilim! Mavinin tonlarının…
Vurulmadım Eros’un mistik okuyla
Yani, esirinim hala!
Şiir mi?
Ne kulaklarım duyuyor!
Ne dilim zikrediyor!
Aşk’tan mıdır bilmem!
Yalın bir serkeşlik kalmış dudağımda…
Hani bir zamanlar;
Yüreklerimiz kuş sürüsüne takılır giderdik ya!
Başkentin loş sokaklarında sarardık yaralarımızı…
Dudaklarımız kor olunca
Bir vuslat serperdik kovandan!
Şimdi;
Arıdan soruyor muyum?
Hangi öz’desin?
Biliyor musun?
Gövdesinde uyuduğumuz koca çınar orada hâlâ
İnan! Bizi soruyor?
Yani, o bile merakta…
Bekliyorum şu kanlı sonbaharın aşktan el çekişini
Tek ölen ben miyim?
Şu köhne mezarlıkta
Ben gibi, nice sevdalılar yatmakta...
Bu ara kabir sessizliği hâkim ayamda
Mevsimler döngüsünü şaşırmış olmalı
Mayın tarlaları yakılamamış kandil dağında
Ölüm iki adım ötede değil!
Burun buruna eloğlu!
Elkızısın derdin ya!
Bakma sen bana…
Kırgınım elimi bırakışına…
Ve… Hâlâ
Koridorda yanan ışığa bakıyor gözlerim
Hiç değişmedi evde düzen
Masada yine başköşe yerin
Çaresizlikle seyrindeyim…
Peynirle-balın dilinde ki uyumuna
Sonra birkaç zeytin çatalında
Gelinler süzünmüş müdür hiç, bu denli…
Bir yandan da mütebessim halin
Ahh o masum çocukluğun!!!
Sanki beş yaşında!!!
Yüzünde mutluluğun kareleri
Nice pozlar çekmişim yüreğime
Slâytlar geçiyor gözümün önünden
Naftalin sürüyorum sararmasınlar diye
Ve zeytin dalları… Dolanmaz küs çiçeklerinin boynuna
Nutkum tutuklu kalalı, kesildim yemeden
Hayalin karşımda gülümserken
Sevince dalan kalbim serçe titrekliğinde
Biliyor musun?
Gırtlağına kadar tok hala!!!……
Ceketini üçüncü çıkarışından sonra!
Son nefesini soluduk aşk’ın
Adım gibi biliyordum
Dönüş biletin ucu yakılmış mektuptu
Asla ulaşamayacaktı...
Veda anı öylesine kazınmış ki aklıma
Kahvenin telvesine niyet
Sarılmışım ayaklarına
Gitme!...
Ayrılığın çanları çalıyorken
Altın saçlarımda al yazma
Elimde kocamanından bir çerçeve
Ahh! zemheri vaktinin yoğunluğunda
O çınardan kopup düşen yaprağım
Kuruyasıca derdim ya!!!
Öylesine… Ayağının altına…
Şimdi söyle
Yokluğuna düştüğüm hazin sefaletim
(Bedelimiz bu muydu?)
(Vatan! Millet! Bayrak! Toprak!……)
(……30.000.000 kere parçalandık……)
Değer miydi?
Değer miydi ayrılığa……
Neşe CÖMERT
...zen...
5.0
100% (9)