2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1010
Okunma
Dağ
“Sonsuzluk ve Birgün” arasında
Araf’tır dedi kalbim
Kahramanlık düşleri kuran
Masal çocukları için,
-Hiç tanımadığım…
Ardı
Ağıtların güzelleştirdiği
Bir Doğu masalıymış
-Hiç dinlemediğim…
Önü
Esir düşülen savaş meydanlarıymış
-Hiç savaşmadığım…
Kimilerinin yazılı,
Kimilerinin seçili kaderiymiş Dağ
-Daha öğrenmediğim…
“Bir gün”
zaman hala
“sonsuzluk”
iken içimde
Dağın ardın-a-dan baktım, hayata…
Aklımı ve yüreğimi sınamak için
Viran bağlarda giderdim açlığımı
Mağrur dağlarda susuzluğumu…
Arka bahçelerinde uyudum kentlerin
Gördüm ki
Taştan
Topraktan
Sudan
Ateşten
Yaratan ve yaratılan
her şeyin efsunu
Emekmiş
“Birgün”
“Sonsuzluk”
faydasız bir bilgi iken hala içimde
okul kitaplarında karşılığı olmayan
Dağın ardın-a-dan baktım, zamana…
Hem katil hem maktuldü zaman
Ölümsüzlük arayışçıları için
Rivayet edilirmiş
Ölümün nefesinde saklıymış zamanın ağusu
Deli ırmaklarla aktım
Asi rüzgarlarla kanatlandım
Yağmurlarla yıkandım
Sonun içindeki sonsuzluğu gördüm
özgürlüğü tattım
Büyümenin sancılarında
Zaman çarmıha gerilirken içimde
Dün bugün yarın arasında parçalanırken
Herkes ve her şey
Dağın ardın-a-dan baktım, insana…
Ayna yaptım kendimi insanlara göremedim
Dokundum aynalarına sırrı döküldü avuçlarımda
Dillerine lal kaldım
Dinlerin-d-e yer bulamadım
Kıtaların üzerinden geçtim
İhlal ettim sınırları
Yurt tuttum tüm coğrafyaları kendime
Kül olmayı bilen yüreklerden
Sevginin ateşini aldım
Sonra
“Sonsuzluk”
İçimde “bir gün” kadar
Küçüldüğünde
Dağın ardın-a-dan baktım, kendime…
Kendime varamamışlığım ürküttü beni
Eğildim içime baktım
Uçurumlarım döndürdü başımı
Gül dalında dikendim
Dikende gül olmak istedim
Kucakladım toprağı
Öptüm suyu
Dokundum havaya
Parçaladım ben’imi savurdum evrene
Soyundum
Dilimin dinimin yurdumun
Cinsimin çağımın yaşımın
Erdemlerinden ve kötülüklerinden
Üryan iken doğanın kollarında
Umut oldum kendime
Ve
Zaman dağlarken ömrümü
Tanıdım masal çocuklarını
Dinledim ağıtlarını
Meydanlarında cenge tutuştum
öğrendim kaderi
seçtim ve yürüdüm yolumda
İşte bu yüzden ağlatır beni şimdi
Düze in-e-meyen her dağ hikayesi
Kendinde saklı ötekinin
hüznünü taşır o hikayeler
çünkü dağın berisi gerisi yoktu
Kendine kaçak hayatların
yarılamayan pususudur bütün gitmeler
Ehven-i şerden bir yolculuktur hepsi
gidenler
neyin izini sürerler…
gelenler
kimin yolundan inerler bilinir gayri
Ama bilinmez
Çıkılan dağdan inmenin bilgeliği …
İnenle çıkanın bakışı bir değildir
Çıkarken kurulan düş
Ömrümüzün yokuşudur
İnerken varılan hakikat
içimizin doruğudur
Dünyalar yaratılmış dünya döndükçe
Hayatlar kurulmuş hayatlarımızın içinde
İnsanın içinde insancıklar varmış
Mesel-e-
Korkunun krallıklarında
Kutsallık ve lanetlilik ile maskelenmiş
Hakikatmiş
Her şey O’nda gizliymiş
En ağır iş anlamak ve anlatabilmekmiş
Hayatın İnsaniliğini
Zamanın Tanrısallığını
Döküldü bakir toprağıma anlam damlaları
Ve aktım
Dağların sokaklarından kentlerin koyaklarına
“kendim” olabilmek için…
Dağın perdesini aralamak için gözlerimden…
Müjgan Karakılıç- İzmir
Eylül-Ekim 2008