3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1420
Okunma

Sihirli ahşâb kapı, açılınca tamamen
Nûrânî bir âleme girdi herkes ânîden
Karşıda, sağda, solda binlerce insân vardı
Hepsinin derûnunda büyük heyecân vardı
Bu gece şakımaya gelmiş bu şeydâ diller
Bal diller okudukça ıslanacak mendiller
Bülbül gibi öterler, gülzârlarda zârâzâr
Kânını revân eder güldeki kupkuru hâr
Kalemin değdiği kalb, yarılır şerha şerha
Gözlerde katre olur yürekten sızan reşha
Sineden sâdır şiir, bir milletin şîridir
Şâir halkın rehberi, hakikatin pîridir
Hiçbir şeyin değil de ilhâmın esîridir
Kaleminin büyüsü şu kalbin tesîridir
Konferans salonu da gamlı şâir doluydu
Çoğunun geldiği yer kanlı Anadoluʼydu
Kubbeden bakıyordu, yıldızlarla muhit mâh
Sanki ay gaybtan vuran envâr-ı Cemâlullah
Nûrla nirân bu yer, meleklerin mekânı
Şâirlerin kelâmı, yaşar tayy-ı zamânı
İçeriye ilk önce İskender Pala girdi
Zira bu büyük edîb edebiyatta pîrdi
Onların geldiğini, farkedince Fuzûlî
Başıyla selâmladı havadayken sağ eli
Soner ile göz göze gelince büyük şâir
Unutulmuştu herşey, şeb-i şiir vesâir
Onun geleceğini, hiç ummuyordu Üstâd!
Derin hüznün yerini almıştı serin dilşâd
Lâleler gibi açtı tebessümler çehrede
Öyle bir ışık yoktu semâdaki zührede
Fuzûlîʼnin gözünde Soner daha çıraktı
Usta şâir olmadan, kalemini bıraktı
Şeb-i şiire geldi; fakat dosta vefadan
Edebiyatı çoktan çıkarmıştı kafadan
Sessizce yürürlerken kenardan öne doğru
Bir adam gördüler ki İstanbulʼun gururu
Soner ÇAĞATAY (03:17) 1 Kasım 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelimeler:
zârâzâr: inim inim inlemek
giryân: ağlayan
tayy-ı zamân: zamanı aşmak
nirân: nurla aydınlatmak
envâr-ı Cemâlullah: Allah’ın yüzünün nurları
gevherî: cevher gibi
dilşâd: mutlu
Zühre: Çobanyıldızı
Sineden sâdır şiir, bir milletin şîridir (şîr: süt), (sâdır: çıkıp yayılan)
reşha: sızıntı
şerha: yarık
5.0
100% (4)