Okuduğunuz
şiir
31.10.2011 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
güz alegorisi
ve odam kireç tutmuyor türküsünü söylesin boğazında bir yumru taşıyan sevgili
/
seni konuştum dilsiz duvarlarıma gözlerinin gidişi gibi güneş de battı ay döküldü çaresiz en derin kederiyle isli lambanın fitiline
bu kent yaktı masallarını şiir kanarken kalbinde kül rengi sarıldım avucumdaki duaya öyle bir gürültülü ki yağmur topladı sefil yalnızlık pulsuz zarfların içinde üşüdüm
güz sarıldı saçak altına sığınmış güvercinlere her sabah gök boşaldı içime hüzünlü bir başucu şarkısı sonra esintisi geldi rüzgârın kuduruk yapraklar sanki kırdı uçurtmaları dalında rengârenk öykü dibinde sarı
/
iğdiş edilmiş nehirlerin yarım şarkısı ruhum söylesin kireç tutmayan odaların hasreti deniz kenarındaki yanık kumlara düetlerini
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
güz sarıldı saçak altlarına sığınmış güvercinlere her sabah gök boşaldı içime hüzünlü bir başucu şarkısı sonra esintisi geldi rüzgârın kuduruk yapraklar sanki kırdı uçurtmaları dalında rengârenk öykü dibinde sarı
"güz alegorisi" ya da Güz Yerine Bir Türkü... ** Sevgili Şair, Teknik anlamda birkaç öneri, izninle:
ve odam kireç tutmuyor( şarkısını) söylesin boğazında bir yumru taşıyan sevgili -- "Odam Kireç Tutmuyor" bilindiği üzre bir Seyitgazi/Eskişehir türküsü. Dizede 'şarkı'yerine türküyü yeğlemeli. Dahası aşağıda da iki kez 'şarkı' sözcüğü geçtiği için, burada tür adı olarakta belirtmemek belki daha yerinde olabilir. Öneri:
'odam kireç tutmuyor'u söylesin boğazında bir yumru taşıyan sevgili -- Türkü adı, italik de yazılabilir. (Tırnak içi yerine) **
seni konuştum dilsiz duvarlarıma gözlerinin gidişi gibi güneş de battı ay döküldü çaresiz (en derin) kederiyle isli lambanın fitiline -- Bu bölümde dördüncü dizeye takıldım:'en derin keder'. Keder, çok derin bir sözcük. Ayrıca, sıfatlara gereksinimi yok gibi. Öneri: "ay döküldü çaresiz kederiyle" ya da "çaresiz kederiyle döküldü ay" biçimi, daha yoğun, eksiltmeli sanki. * * *
bu kent yaktı masallarını şiir kanarken kalbinde kül rengi sarıldım avucumdaki duaya (öyle bir gürültülü ki) yağmur topladı sefil yalnızlık pulsuz zarfların içinde üşüdüm -- Dördüncü dizeye öneri > (öyle gürültülü) * * *
güz sarıldı saçak (altlarına) sığınmış güvercinlere her sabah gök boşaldı içime hüzünlü bir başucu şarkısı sonra esintisi geldi rüzgârın kuduruk yapraklar sanki kırdı uçurtmaları dalında rengârenk öykü dibinde sarı --- Burada, ikinci dizedeki 'saçak altlarına' yerine 'saçak altına sığınmış güvercinler' olsa. Sözcükleri olabildiğince 'tekil' kullanmak. Güvercinler 'çoğul' halde zaten. (Ler/lar ekleri şiiri mani'leştirebilir fazla kullanılırsa. Bir de (boşaldı/geldi/kırdı) biçimindeki üst üste eylem(fiil) kullanımı. Daha eksiltmeli, farklı bir kurgu olsa. Örneğin üçüncü dizeye öneri: "her sabah içime boşalan gök" * * * *
iğdiş edilmiş nehirlerin yarım( şarkısı) ruhum söylesin kireç tutmayan odaların hasreti deniz kenarındaki yanık kumlara (düetlerini) ** Bitişte de yine 'şarkı'ya takıldım. Çünkü 'kireç tutmayan odalar' var. Bir türkünün güzelliği... Sonra, 'düet' yerine başka bir şey. Belki 'geçmiş sevdalar' ya da 'koyup gidenler' bizi. Öneri: iğdiş edilmiş nehirlerin yarım türküsü ruhum söylesin kireç tutmayan odaların hasreti deniz kenarındaki yanık kumlara gidenleri -- Veya iğdiş edilmiş nehirlerin sürüklediği ruhum söylesin kireç tutmayan odaların hasreti deniz kenarındaki yanık kumlara gidenleri -- benzeri bir kurgu, olsa diye düşündüm. ** Şairim, Öneriler, hep belirttiğim gibi "bence"dir, şiirin uçsuz bucaksız 'öznel'liğinde ama yine de bir "pencere"dir şairine. Bu sanal ortamı, ilk günden beri, bir "övgü yarıştırma düzlemi"nden çok, bir atölye olarak görmeye çalıştım. Bunu önerdim, ısrarcı oldum hep. Kimi zaman haksız/değerbilmez tepkiler alsam da. Durumdan vazife çıkaran, tetikçi kalemleri görmezden gelmeye çalıştım. Çünkü onların 'has şiir' adına söyleyecek bir şeyleri yoktu aslında. Hakiki Edebiyatın Zorlu Mutfağı ile de bir ilgileri...
Keşke her okur, içine sinmeyen bir bölümü, dizeyi, sözcüğü hatta harfi imlese, eleştirisini/önerisini yazsa... Kazançlı çıkan, hem şairi olur o şiirin hem de tüm okuyanlar. Okur da emek vermeli şiire/yazıya... Okuyup geçmemeli. Estetik/sanatsal sorgulamalar yapmalı. Eleştirel okumalar. **
Ne diyordu türkü:
"Odam kireçtir benim Yüzüm güleçtir benim Hangi taşa sarılsam Emeğim boştur benim" -- Elbette "sevgi, emekti", şiir de öyle türkü de öyle...
Ve "Güz Her Şeyi Bilir" demenin kederinde bizi koyup giden Hulki Aktunç Ustamızın ışıklı anısına saygıyla.
sevgili ilhan beye çok teşekkür ediyorum ,şiire dönüp bakmamıza vesile oluyor,her zaman yazdıklarına saygı duymuşumdur çünki uslubunda beyefendilik var
sevgili ilhan beye çok teşekkür ediyorum ,şiire dönüp bakmamıza vesile oluyor,her zaman yazdıklarına saygı duymuşumdur çünki uslubunda beyefendilik var
Kireç tutmayan odadan yükselen yürek çığlıkları muhteşemdi! kalemin kimliği / özgünlüğü, şiire silinmez bir iz bırakan imza gibidir. Ne mutlu o imzayı atabilene, ne mutlu Aysu can' a... Güne düşen farkındalıklı naif kaleme saygıyla, dostça...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.