3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1516
Okunma

Yusuf Has Hâcib ile vedâlaşırken herkes
Birer Kutadgu Bilig verdi bilge pürheves
Vedânın hüznü çökmüş gözlerin amakına
Birgün dostlar ayrılır, hep yakına yakına
Bir şeyler demek için Sonerʼe geldi Hâcib
Sağ kulağına bir ,,sözˮ söyledi bu andelib
Aralarında bir sır, kaldı söylenen cümle
Setr ettiler manayı, yüzdeki tebessümle
Kim derdi birgün Mahmut gelecek tâ Kâşgarʼdan
Bu zâtı, Nurcan gidip alacak otogardan
Çekilen bin meşakkat, şiir içindi kesin
Katkısı olmalıydı uzak yakın herkesin
Asasına dayanıp kelam etti Kâşgarlıʼm
Bülbül misâli öttü, dili bin âh u zârlım:
,,Dert büyük, delik büyük edebiyatımızdaˮ
,,Manası bayat ebyât, vardır hayatımızdaˮ
Yusuf Has Hâcib ile bu şehre zor ermişler
İslâm beldelerinde, biraz mola vermişler
Manzaralar gelince, hayâline Hâcibʼin
Dilinden şu cümleler düküldü andelibin:
,,Nice eski şehirler gördük harâb mı harâbˮ
,,Bizim devrimiz artık, bu devirde bir serâbˮ
,,Aruz gibi şehirler, vardı bu coğrafyadaˮ
,,Ne nâtlar okunurdu yaslı Ayasofyaʼdaˮ
,,Minareler ney gibi, inlerdi Ramazanʼdaˮ
,,Makamla huşu vardı şu okunan ezandaˮ
,,Âyet gibi beyitler, dinlerdi hak meleklerˮ
,,Deryâyı gözyaşıyla doldururdu semeklerˮ
Bunları haykırırken gözleri ağlıyordu
Cümleler sineleri köz gibi dağlıyordu
Nurcan Hanım bir mendil uzattı o esnâda
Damlalar dinmiyordu, dertli pîr-i dânâda
,,Biz artık gitmeliyizˮ dedi İskender Pala
Vedâ etmek çok zordu, bu iki güzel kula
Ellerini sırayla, öperken misâfirler
İçerde bekliyordu onları cevâhirler
Üstâdlar, dualarla uğurladı onları
İhlâsın ifşâsıydı samîmî ses tonları
Onların arkasından baktılar boynu bükük
Kala kaldı Has Hâcib, olduğu yere çökük
Sonerʼe bu dokundu; ama nasıl dokundu!
Ağlamamak için de garibim çok yutkundu
Soner ÇAĞATAY (00:04) 10 Ekim 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelime:
andelib: bülbül
ebyât: beyitler
semek: balık
Not: Şiirim bir hikaye veya hayal değildir; yaşadığım bir gerçektir.Anlatılan yer ve şahısları bizzat yaşadım, tanıştım.
5.0
100% (5)