62
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
4986
Okunma

Ah be dost! Aranma, sitem isteme
Var git… Temennimi düşürme âha!
“ Geçmişte yaşadım, bilirim ” deme
Cevrimin methini duymadın daha!
Eğer hissetseydin kırk gün uzaktan
Saçın tanımazdı başka renk, aktan
Dinle! Bahsedeyim şöyle ufaktan
Gönlüne dokunsun yanık râyiha.
Henüz bilinmedi dengi ve eşi
Zerresi boğardı inan, güneşi
Görse, diz çökerdi Nemrud ateşi
Ama lezzetine biçemem paha.
Kızgın saç üstünde adım atmak say!
Timsahlı nehirde dibe batmak say!
Boynundan çekilip boy uzatmak say!
Ve ulaşamamak bir kez sabaha.
Duyulur; aslanın hırıltısıyla.
“ Geldim! ” Der; celladın tıkırtısıyla
Zindan kapısının gıcırtısıyla
“ Haydi kalkın! ” Demek sanki semaha.
Say ki muhtaç olmak; yılan zehrine
Say ki bel bağlamak; cadı sihrine
Say ki bir saatlik can tehirine
Sancak teslim etmek düşüp tamaha.
Yürekte yaşatır cenk üstüne cenk
Beynin gelgitleri meczuplara denk
Her kalp atışında bozulan ahenk
En mâsum bakışla döner silaha.
Kâh anne kabrinde yetim feryadı
Kâh bir isyankâra kabir hayatı
Her hâli aratır inan sıratı
Belki de düşmektir varmak felaha.
Lûtfedilmese de o “ nidâ-i kün! ”
O’nun imtihanı her türlü yekûn
İbrahim olmak mı? Haşâ! Ne mümkün?
Zaman farklı lâkin yer aynı saha
Bir yanı ıstırap; kahır ki kahır!
Bir yanı muamma; sır içinde sır!
Medh u senâsında boğulan asır
Hem fıtrata küser hem kıblegâha
Bundandır sesimiz kısık gelir dost!
Yüzümüz, görene asık gelir dost!
Bu âciz dervişi kucaklar mı post?
Ne yüzle doğrulup dönsün dergâha?
İstanbul - 05 / 10 / 2011
(Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin vermiyorum.)