1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
855
Okunma
bulutlardan yağıyor saçlarım
tüm yatakların acıyla
yeşille örtülüşü
isteksiz ormanların izninde
taşın yan tarafından
gelen bebeğim
kanımızın üzerinde uyuyor her şeyin
ölümümüz hep suratında
gel beni sen öldür
her yerim ölmeyen mezarlardan
kavakları ıslıklarken büyüyor yeşil
tüm yaşadıklarımızın unutulmadığı taş
rengin düşüşüne uçurumlar kazdı
sevmediğim tüm tanrıların gözleri erimesin
ellerimi göğe gerin
ağlayışlarından görüyorum dünyayı
denizlerin ağladığı her şehrin nöbetinde
kaburgama dikili hüznün bayrağını
çağırın rüzgarlar
göremiyorum görülemeyini
görülemeyene tutkum
masa başında ölebilmekten başlıyor
ıslak düşlerin çatı katına çıkması gerekli
her an
içim kuruyabilir yağmursuz ağladığımdan
taşların doğasında ezilemeyen ölümler dikin
acısın yaprakların döküldüğü yer
çoğal her tomurcuğunu gördüğüm gözün
parmak çırpışlarında ince namazların
başını eğme
yağmursuz kalan alevi
çöllerin döküldüğü yerin
bulutları olduğunu sanırsın
dökülmeli toprağın tomurcuklanan eli
bırak beni kendimsiz kendimde
her yeşili sayıklarken
zorlanıyorum kendime yazılmış yerden
yürü bacaklarım yürü
sensiz kalan yeşili
ezen taşı atmaya kendime
5.0
100% (1)