5
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1345
Okunma

kılıcı keskin nişancı
dört nala koşturuyor atını
üzerimize
üzerimize…
kaçalım
saklanmazsak
aklanılmaz…
heybesi sarı-siyah hüzünle işlenmiş
düşün içini…
serip boşluğumuza sofrasının bezini
davet eder
bol heyecanlı merhabasıyla
otururuz
aç gözlülüğümüz görmez yediğimizi
bilmez tadını
acısı sonradan çıkar…
toprak testiden
şerbet diye zehr-i aşk sunar
iç der gönlümüz
gözümüzden yaş
dilimizden lânet süzülür…
içeriz
kana
kana
kan…
‘güzelliğiniz etrafa yayılacak
kıskanılacaksınız
adım attığınız sokaklarda’
inanmayalım ne olur
geçmeden unutalım oraları…
çakırkeyif halimiz tez sonlanır
acının cellâdı teslim alır emaneti
bir gün seni
bir gün beni
öldürür her gün ikimizi
kök salarız yerin yedi kat dibine…
sevgili (!)
henüz etmediğimiz yeminlere
gel
tövbeler edelim
aklımız vurulmadan…
çatlamadan hayâ damarı
Sîn ve Râ örtsün sözümü
çoluk çocuk korkmasın
aşktan…
5.0
100% (9)