1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1010
Okunma

Buralarda sesizlik alıyor ömrümü
Yüzüm duvarlara dönük
Sesim soluğum çıkmıyor ama içerim savaş alanı
Anlatamıyorum benliğimi alan savaşları
Susuyorum sustuğum yerde ölümün peşinden koşuyorum
Bir yudum suya bir tas suya hasret kalıyorum
Ölüm kovalıyor benliğimi suya yanaştıkça
Ne dertli başım varmış gövdemin üstünde
İki kelime olsa bile söyleyeceklerim gelmiyor dilime
Hay kırsam da sesim değmiyor kulaklarımın zarına bile
Yanıyorum içerimdeki savaşta kimseler anlamıyor bile
Ölüyorum ölüme koşuyorum sanmıştım
Oysa içerimde beni vurdu üç evlat mermisi
Vuruldukça diriliyorum
Bir ölüp bin yeşeriyorum matem sarıyor dışa vuran tenimi
Bir damla yaş iniyor yanaklarımdan aşağı
Ve evlat hasretinden yanmaya başlıyorum
Sokakta gecenler onlara benzemiyor
Öpüyorum kokluyorum onlar gibi kokmuyor
Öldürüyor beni bu hasret öldürüyor beni evlatlarım
Yavaş yavaş yüzüm döner kıbleye
Durduğum yer garipler mezarlığına ne kadar yakın
Benliğim garip derdim garip ömürüm garip mezarım garip
Dinamitler patlatıyorum beynimde
Âleme kafa tutuyorum şuurum yok yerinde
Bir teselli sadece olur bu yaralı benliğime
İçerimdeki savaşı ancak üç evladım bittirir bu günümde
Ölüyorum ölüm ardın sıra koşuyor yamacıma kadar sokuldu
Mihrabım Dim dik görünse de içerim eriyor bitiyor
Bitirdi yüreğimdeki savaş taşıdığım bedenimi
Umut diyorum yürek diyorum
Duyulmuyor sesim yoklukların arasında
Haykırışlarım naraya dönüyor
Seslendiklerim kör sağır karanlık zehir zemberek
Duyulmuyor keşmekeşin içinde feryadım
Bakıldığı vakit görülmüyor yıkılmış bitmiş bahtım
Öldürdü beni bu hasret
Dayanacak mecal hal kalmadı artık
Toprak almaz artık bu hasretle beni bağrına
Ölüyorum evlatlarım varmadınız mı bunun farkına…
5.0
100% (1)