1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2086
Okunma

Hülyalara dalmayan, sevdanın kahrını çekmeyen, bu uzun ince yoldan geçmeyen bir insanoğlu var mıdır, dersiniz? Sanmıyorum. Kerem’den Mecnun’a, Aslı’dan Leyla’ya; Aliler, Ahmetler; Ayşeler, Fatmalar… Nefes alıp veren, yaşadığının ayrımında olan herkes bu korda mutlaka küllenmiştir. Küllenecektir. Bu küller kimi zaman savrulup gider, kimi zaman gönüllerde demlenir, aşığın gizemli bedestanı olur. Maşuğun kimliği, nasıllığı önemini yitirmiştir. Gönül bu dedik ya! Uzaktan sevmeyi, karşılık beklememeyi, sevgiyi gönlüne hapsetmeyi ve ona hükmetmeyi sanat edinmiştir. Tek istediği vaktince vuslattır. İşte bundan sonra aşk bir başka, boyut bambaşkadır. Hülya değildir artık. Görmesek de biliriz ki o maşuk nice sevda yüklü gönüllerde salıvermiş kendini. Maşuk olmadan nedir ki aşık? Bu bereketli sevda yükünden nasibini alamayanlar, vakit hiçbir zaman geç değil. Ya aşık ol ya maşuk. Ya bu cihan için ya da…
BOŞ HÜLYALAR
Hayale kapılıp sevdiğim günler
İnan ki gönlüm hep seni özler
Bir kerecik olsun gülmeyen gözler
Enginlere dalıp kaybolup gider
Günlerim geceydi geceler sensiz
Olur mu hiç gonca güller dikensiz
Beyhude yalvarıp yakarma densiz
Bu sevda kuruyup çöl olup gider
Arasan cihanı bulsan dengini
Mevsimler kıskanır gülün rengini
Bir hazan vaktinde bülbül şevkini
Duyamazsın inan yel olup gider
Kaybolan yıllarda yolu gözlenen
Bir dirhem umuttu senden beklenen
Kahpe felek deyip aşka kinlenen
Bir tutam özlem de savrulup gider
Melanî dellendi yine özünden
Hülyalar saçıldı gönül telinden
Tutamadım bir an ince belinden
Dört kollu sandıkta uzanıp gider
Tahsin MELAN
*
Şiirin müzik eşliğindeki sunumunu aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.
www.tahsinmelan.com/siirler/sunumlar/boshulyalar.htm
5.0
100% (2)