6
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1496
Okunma

sayısız rengin içindeydin oysa
seni siyahtan azad ettiğimden bîhaber
kırık bir testiden boşalırcasına
akıp gittin yüreğimin dehlizlerine
buz gibi
aşk gibiydin
ben seni işte öyle, su gibi renksiz
şeksiz
senden uzakta
/ y a l n ı z
sevdim
kıyametimi ellerimde taşımışım yıllarca
koynumda, semeresini yüreğime yüklediğim semender
her gece sırlanmış bir aşka inkılâb eder nasılsa
her gün/ahıma ses veren dağlar kadar
intihar kokar gecenin karanlık koyakları
simsiyah bir gergeftir gözlerine hapsettiğin gök
nazarın
kıyama durduruyor gökte yıldızları
gözlerimden damlasa yüreğindeki çeliğe
bir damla yaş
tomurcuk bir gül olup
açmaz mıyım yine de
diken kesiği sır
g ü l üzgülü dudaklarında
dağlar eğildiği an ayaklarına
tut toprağın nabzını
usaresini kustuğum kederlere mukabil
şiir tadındadır illâ
kuytularda yeşerttiğim her bir mavi umut
per tutmuş hadsiz yaralara pir-i mûgandır
dudaklarından içtiğim sükût…
ansızın vurulan bir güvercin gibi döne döne
bir katre kızılcık şerbeti gibi şakaklarıma ağarak
ve hüznü al al kefen yapıp gözlerime
sessizce sükûta kanatlanan bir söz mağrurluğunda
kanıyor iki kaşımın tam da ortasından leyl-i firak
deli bir kısrak olur şahdamarımda
ufuk çizgisi nedir bilmeyen
günsüz doğar sayende aşk y ı l d ı z lı tepelerden
mihrin, ölümmüş özüme
yine de sen ölme
/eriyen bir vaktin kollarında/
yerine ben ölmeden…
/ mai /