5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1279
Okunma
haberin olsun
bu kez puslu irislerin coşkun sessizliğiyle
ve tarlatansız bakışlarla yoklayacağım yüzünü
aklımı almasın diye
umursamaz, yemsiz sorgularla tutacağım bileklerini
bildiğin gibi değil
bulduğum gibi sobeleyeceğim yüzündeki izleri
belki de eski heyecanımı görmek isteyeceksin
taze ölüm izleri gibi
ama heybesi delik her şehir efradı gibi
aç karnıma yutacağım bu kez sarfettiğin sözleri!
belki de acır tonda
ve güne değen pişkin yanımla dolar iris tabakam
veya
vurdumduymaz iki kuşak sararım gözlüklerime
ama
derin izlerle kertilmiş bir aşkla bakamam bilcümle!..
ezberine mülketmiş afişe kurgular bekleme artık benden
kundaklandı onlar çoktan!
uzak mezralara gömüldüler
kararlıyım
becebilirsem
empati kaçkını kelamlarla söveceğim bu kez
yangına dökülen su gibi derinden gelirse iç sesim
sev gitsin benim gibi! onun da ehemmiyetini
korkma vurulmaz artık alnına halvet_i çeper
alışkanlık diz yaralarını geçmişse hele!
ve sakın yüz verme dilencilere!
ne benzin sağ kalır
ne kırılmamış öykünmedik, iklimin
gün gelir körelir umudun
kapanır kuyular eskir bedenin
esrik dün/yandan yeni lehçeler yamarsın kendine
o utanmazlar park ederler coğrafyana
ve
pay isterler geçmiş adına teker teker, kendilerine!..
iki birden ’daha büyük bir olmak hevesi’ ya sevmek
seven hani güneştir, sevmek de en asil tümce
bu eşitlik bozulduğunda yakar en çok
kararsız uykulara değince
kara geceler dolar cepkenin ceplerine
ne asillik kalır ne yarına güvence
aşksa beyaz bir bilmece...
bir öküz ömrü kadar sürerken hayat
ve hep aynalara düşer geciken kıymet takdiri nedense
_ayna ayna söyle bana_
yılları alırken koynuna
uzanırsın yalnızlığa
gerdanı da süsler elmas
kırılgan damarları da
bin kare hecelense de
bir kere yazılır aşk bir bilmeceye!
yırttım, zaman kaybıydın diyen tümceleri
yaktım dizlerimdeki nasırlı nasılları
açtım gölgesinden büyük ellerimi!
senden ıramaya zorlarken azlimi olabildiğince
kaybettim her defasında kendimi yine...
......................................................
yüzümün beyazı aldatmasın seni
ne öğütmedik unum kaldı
ne karartmadık ışık...
un ufak façalarla sürsem de yılları, fayda etmedi
bir şarkı ezberlemiştim vaktiyle
suya çizilmiş kırmızı dudaklı bir gemiydi
kaç kere yolladıysam şarka
_ ölsün diye_
hep batıdan geri geldi!
aşk beyaz bir bilmeceydi
sen kara bir büyücü
hep söylediler ki;
en acı yara bir kaç ayda geçerdi
bir parmak bal değmişti dilime
ve unutmak kavanoza hapsolmuş bir reçeldi!..
ToprağınSesi
5.0
100% (7)