5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2272
Okunma
oysa ne de şık duruyordu hayat. yaş henüz yirmi üç. gülüşünde gamzeler yeşertirdi bir kadın. şimdiki aklı yok. aklı yok ki o vakit. ağlamadan yaşıyor, yaşama henüz alışıyordu. derken kimi sevdiyse o vakit, sevdi. ve başladı hikâye. takıp parmağına altından bir kelepçe, hikâyenin içine çekildi sessiz ve sinsice.
al dedi adam,
aşk bu
aldı
sardı
sarmaladı
izlerken aynalarda cürmünü kendince, düşüp düşüp kalktığının farkına varamadı. kanadığında dizleri, ah kanadığında ve anladığında kalsaydı. keşke yüzükoyun yatıp oracıkta öylece kalsaydı.
alışmaya çalıştı
alıştıkça azaldı
kaybettikçe masumiyeti
günahkârlar içinde
o da yerini aldı
takdir-i ilâhi dedi önce. boyun eğdi bir süre. sustu. bildiklerini, bilmediklerini sustu. azrail gelip boğazına çökse de vakur sessizlikler yudumladı gecelerce. lâkin gün denizin üstünde yükselince, tüm sustuklarını kustu.
kadın
uzun ve kızıl saçlı
gün geçtikçe anladı
saçlarından yastığa bulaşan artık kandı
âşk’ı da affetti, yaşadıklarını da. göğsünden uçurduğu ve dönmeyen kırlangıçları da. yine de aldı, cân bildi, sevdi. dedi yürektir o da. kâlb’dir taşıdığı. etmez daha zûlüm. akar akar durulur. durmadılar durulmadılar. gider gibi yapıp yine yeniden kıyılarına dadandılar.
kaldırıp göğe başını
şâhid tuttu Mevlâ’yı
dedi hak mı niyâz mı?
dedi çektiğim az mı?
dedi rüsvâ olmadan
isyân etme az dayan
rüsvâ olan bellidir
yedi düvel de bilir
mesnetsiz bir sevinci
döner durur emzirir
tanımadığı arsızlıklar gözledi amma hayata tutunmayı tekrar tekrar denedi. içinde ölen çocukları kefene beledi. nâz’ına sarıldı yağmuru közledi. soluk benzine pembelikler serperken, avâzının yettiğince inledi;
gelen bahara rağmen kuruyor bak dalların
günâhlarının ceremesi bu
çırpındıkça boğazına dolanıyor göbek bağın
ey zıvanadan çıkmış sapkın ruh! arın!
5.0
100% (1)