2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1645
Okunma

sıtman, kan sıvası gibi sineme bukle bukle örülürken
karaltılı içtimalarla makus nehirler denize dökülürken
yokluğunun kesif acısı üzerime cibinlik gibi örtülürken
tezene vurmuş gibi figan kusuyor, meneviş boncuklu lebler
bu hangi sefanın cefasıdır acep
her maktül bir kere ölürken...
kıt kanaata nasıl alışacaksa hercai mor dudaklar
esrik yaralara vurdukça kahrediyor alimallahlar
bir hengâmeden çıkmış ak kaşık sapı kadar, ele avuca sığmıyor
sadece sancı değil müçtehid musluklardan af/a/kanlar
ilmek ilmek yastığa yüz sürerken ince beyaz sızılar
kahır üstü doymaz obez bir harp
dost sandığın avuntulardan kalan...
çıplak artık, ezber bozan temize çekmeler
ki; devrilmiş paysız şimdi taht
sıyrılmış zamirinden sicili afili asude aşk
uyur vakit zile basıp kaçıyor bin bir meşekkat
iki damla ıslak imza kalmış zembilin bam telinde
almıyor biçare aklım, koro halinde susmuyor üveylerin...
sen nehirsen suyun benim, nefessen dudağın
hevesin benim eğer yaşamsa adın
bulaşıcı bir dilemmasın sen aklımı almış
tellerine asılmış bir kuşum ben
derdini üflediğin acıklı bir neyim
aklımın dehlizlerine zem salmış
deşifresi soluma kazınmış
bir ganimet çalıntısı benim aradığım
_ya benimsin ya benim _
sadece sevmek değil benim derdim!
mutlak bir savaş çığlığı benimkisi
_yum gözlerini ancak o zaman giderim_
şartı kayıt altına alınamayan bir bağımlıyım kısaca
şaki bir çığlığa tutsağım ben aslında
ve , geçici bir heves değil benim söylediğim
akla zarar bir tufana Nuh olmak bahsim
sen bensiz nereye bir adım atsan
bilesin ki; ben oraya bin sûr üflerim...
ToprağınSesi
.
5.0
100% (5)