13
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1486
Okunma
……………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Beni mecruh etti hançer-i bürran
İki didelerim kanlı yaş döker
Rahmedip rize-i elmas her zaman
Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker
Her dem bana ol şuh etmek ister naz
Bu pazarın zararı çok, karı az
Emsali bulunmaz rengi alınmaz
Vade-i vaslında ne kumaş diker
Gedai aleme bildirdin beni
Bütün halk-ı dehre güldürdün beni
Ecelimden evvel öldürdün beni
Hayatımda mezarıma taş diker.
…………………………….
Aşık Gedai
……………………………
Kimliği, eserleri ve gerçek yaşam öyküsü hakkında az bilgi bulunan Gedayi, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısı ile yirminci yüzyılın başında yaşamış bir Bektaşi saz ozanıdır. 1826 yılında Tokat’ta doğmuş. Bütün ömrünü İstanbul’da geçirmiştir. Asıl adı Ahmed’dir. Ona Gedayi mahlasını veren ünlü Bektaşi Baba’larından Sinop’lu Yesari Baba’dır. Babasının adı Ahmed Muhtardır, babası kereste tüccarıdır. Tokatlı Gedayi adıyla da anılır.
İstanbul’a geldikten sonra, Rumeli Hisarı tekkesi postunda oturan Nafi Baba’dan el alarak, Bektaşi olmuştur. Din dışı şiirleri de bulunmaktadır.
Turgut Koca ile Sadeddin Nüzhet Ergun’un verdiği bilgilere göre Beşiktaş, Hasan Paşa fırını civarında oturduğu için "Beşiktaş’lı Gedayi" olarak tanınır. Aşık kahvelerine çok gittiği için çağının bütün saz ozanlarını tanımıştır. Yalnızca hece ölçüsüyle ürünler vermekle yetinmedi. Divan türünde de hatırı sayılacak eserler verdi.
Mehmed Ali Hilmi Dede ona Gedai adını taktı. Bir süre Üsküdar çiçekçi kahvesini çalıştırdı. Nefeslerinden başka halk şiiri geleneğine uygun söylediği şiirleri de vardır. Sazda ustası Erzurum’lu Emrah’tır.
Mir’ati, Fenni, Şevki, İşreti ve Şeyh Galib’in gazellerini tahmis etmiştir. 1901 yılında İstanbul’da ölmüş ve Karaca Ahmed mezarlığında toprağa verilmiştir. Asım Bezirci 1889 (ya da 1887) de öldüğünü belirtir. Arapça ve Farsça sözlere şiirlerinde çok yer verir, ağdalı bir dili vardır.
Şiirleri, Muhtar Yahya Dağlı ve Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından toplanmıştır. Muhtar Yahya Dağlı’nın "Gedayi Hayatı ve Eserleri" adlı kitabı İstanbul Marif kütüphanesi tarafından yayınlanmıştır.
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-75-)(-)(-)(
O yâr’in bakışı keskin bir hançer
Bu sebepten iki gözüm yaş döker
Yataklara düştüm kayboldu dinçer
Yaram sarmaz gelip birde kaş yıkar
Bir gün söylediği bir günü tutmaz
Benimle yaşayıp sevdayı tatmaz
Beni sevdalara saldığı yetmez
Bir de durup masum canhıraş bakar
Ben ki gülüşüne kapıldım kandım
Sevdanın güzeli böyledir sandım
Tatlı sözlerine nasıl inandım
Deli yüreğimi bir ataş yakar
Gündüz hayalimde gece düşümdü
Çarpar hızlı hızlı yüreğim şimdi
Bülbülbül gibi Şeyda gönül kuşumdu
Çırpınıp duruyor bir kuş aşikar
Karşıdan gülüyor çapkın bakıyor
Cilve ve nazları yürek yakıyor
Bir buse almadan şafak söküyor
Böylesi güzelden nasıl iş çıkar
Bak ömür geçiyor değildir erken
Yakala sevgiyi seviyom derken
Hayatı huzura döndürmek varken
O güzel gözlerin niye boş bakar
Lüzumsuz diyor ki dinleyin canlar
Adımı söylerken salâ,ezanlar
Yitirdikten sonra değerim anlar
Mezarım başına gelip taş diker
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
Dinçer :Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.
canhıraş : Yürek paralayan, iç tırmalayan
5.0
100% (10)