4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1087
Okunma

Akşam olmuştu artık; yaklaştı vakt-i firak
Şimdi daha da yakın, uzak sandığı ırak
Hiç kımıldamıyordu, yorgun, uzun bacaklar
Mosmor kesilmiş idi, cansız, ince parmaklar
Ölen bedenin ipi, düşmüş ruhun elinden
Onu çekip olmak zor, kapan o ecelinden
Devin yeşil gözleri, dalıp gitmiş ukbaya
Karşılık veriyordu, uhrevî merhabaya
Ölüm değiştirmişti, rengini her varlığın
Yaprakları sarardı, dünya denilen bağın
Yavaş yavaş çekildi, gözündeki perdeler
Dev birân zannetti ki yabancı bir yerdeler
Beden ruhun sırtında, eskimiş bir gömlekti
İçinden ve dışından, çatlamış bir çömlekti
Azrâil de atınca, deve küçük bir çimdik
Ruh uyandı uykudan, beden içinde dimdik
O kuş hiç ayrılmadı, devin başından birân
Yüzüne her baktıkça, güzel gözleri giryân
Gözyaşları karıştı, ecel terine hemân
Kapısını açmıştı, çoktan deve âsumân
Sararıp soluyordu, rengi zavallı kuşun
Eseri kalmamıştı, gayri sururî cûşun
Kederden dökülmeye, başladı renkli tüyler
Hacer’ül-Esved oldu, sanki, dünyevî şeyler
Her nefis tadacaktır, birgün o mevti elbet
Aşkla ölmek hem izzet, hem de ilahî lezzet
Soner Çağatay 2 Ocak 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelimeler:
Giryân: Ağlamak
Cûş: Coşma, kaynama ve taşma
Mevt: Ölüm
5.0
100% (4)