7
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
948
Okunma
saatler onsekizi gösteriyordu
iş çıkışı
yine yorgun argın dönüyorum...
sabah bir şey söylememiştin
gün boyu aklıma takıldıydı
ki az daha kolumu makinanın dişlerine kaptırıyordum
hani o an oracıkta çapkın Süleyman durdurmasa eğer makinayı...
günden güne yoksulluğumuz su yüzüne çıkıyor
aldırmıyoruz, öylece üçbeş kuruşla yetinip.
ama yetmiyor işte...
hani yoksuluz ya
yorgunluğumuz bile bir acayip uzuyor şu kaldırımlarda...
seninle kaçyıldır evliyiz ? sahi unuttumda..
dalgınlığıma ver ne olur...
ne güzel başlamıştı oysa her şey
mutluluk yanağımızda bir gül gibi açmıştı...
ki aramızda aşk vardı her şeyden önce
yada biz öyle zannediyorduk, ne bileyim işte
yada evlilik aşkı öldürüyor, yoksulluk gibi...
neyse bunları düşünmenin zamanı değil şimdi
çünkü aklım hala sabahın yedisinde...
kapıyı açar açmaz
duvarda ki takvim yapraklarına ilişti ilkin gözlerim
ki tarih hala dünü gösteriyordu
sonra salondaki masaya bırakılmış bir not
sonu (elveda) ile biten
ne yalan söyleyeyim
karanlığı bekledim önce
ve sonra usul usul düşürdüm seni kipriklerimden.
hani yoksuluz ya
gözyaşımız bile bir acayip dökülür...
5.0
100% (5)