4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1168
Okunma

Herşeye yapışıyor, bu yumruk kadar kene
Büyüyor da büyüyor, içimdeki kan gölü
Geçerken biraz değse, tefekkür dikenine
Şu dilimde açıyor, kalbimdeki kan gülü
Bazen de bataklıktır; keskin kamışlar büyür
Mor yusufçuklar uçar; gözyaşımın üstünde
Bazen rüzgâra derim, şu kamışlara üfür!
Kalbimin sesi vardır, inleyen fülütünde
Bir çöl gibi ıssızdır ve yanar güneş gibi
Su için koşup gider, dağların arkasına
Bulamadan da ölür, çölde yatan leş gibi
Bir karanfil bırakır, Şeytân da yakasına
Bilmeden kayıp düştü, bir kuyunun içine
Su bulabilmek için, hayâlle kazar her gün
Çıkmak için, hiç sormaz, nasıl ile niçine?
Örümcek ağlarından, ipler örer hep üzgün
Dipte bir kervân bekler, işte misâl-i Yusuf
Hıçkırığın yankısı, rûhuna sert bir tokat
Anlar ki koca hayat, hep husûf ile kusûf
Üzüntüsünden içi, kırışır her gün kat kat
Taş gibi yuvarlandı, bu kocaman deliğe
Belki de tâ uzaydan, düşen meteor taşı...
Bir bal sanıp yapıştı, sinek gibi benliğe
Müteellih benlikse, nefsin vurduğu aşı
Fânîlik ve bâkîlik, arasında kör şaşı
Çâresizce kalmıştır, derenin ortasında
İçini hepten sarmış, sele gitme telaşı
Boğulur bir yeîsin, karanlık noktasında
Nûh’un gemisi varmış, çoktan Cudi Dağ’ına
Kalb, suların altında, iki büklüm secdede
Günâh taşı bağlayıp, her iki ayağına
Attı kendini hemen, karanlık bir gecede
Soner Çağatay / 4 Aralık 2010 /Wuppertal
Kelime:
Müteellih: Tanrılaşmış
5.0
100% (2)