3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1089
Okunma
aşk ile sızlayan her yağmur
yeniden ıslanmaktır
yeniden ıslanmak
iliklerim eriyinceye ihsan
alnımın kızıl gülü sevgilim
ne vakit söz can olsa bülbüle
yeryüzü baharını tasarlar
ne hazindir
ummazsın dirilişini ömrün
budaklar arasında çürür
henüz çiğ düşmüş gonca güller de ihsan
o zaman, nehirler utanmalıdır çölden
aykırığından yağmurlar sızar
bir duyu anlamını yitirdiği anda incelir
ne etsen durulmaz ihsan
gözbebeğinde sızlayan hêşin çıralar da ölür
büyük nehirler durmaz sürgündedir
iki yaprak ağırlığından morarır elleri
güneşi karıp geceye kandil tuttuğu zaman
yürür. uzun gölgeli düzlüklerde sudur
sudur gök suyunda uçurumlar paklayan
ey düşüncenin safirden bukağısı
iki gözüm sevdiğim
cam hamurunda billur tortularını soğutabilir insan
ne köprüdür yerkabuğuna, ne yoldaş. ne han
sade yol.
dön dönebildiğince
gittiğin kere ihsan
can küresinde kamçılandıkça gönül
yedi kat dibe iner
yedi kat yükselir nazar
azar dikenlerin ilenci, yadsınmaz elbet
acıtır çıldırasıya kendini kendiyle yakar
aşka rengini veren su, burcunda asılı
şem damlar şakağından göğün
avuçlarını sıcak tut, düşmesin gülün
sinende burgaçlananırken derin çağlayık
efkâr, lâtif güllere yaraşır
güller de sana ihsan
5.0
100% (6)